e-ISSN 1302-7476
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi - EÜ Dişhek Fak Derg: 37 (1)
Cilt: 37  Sayı: 1 - 2016
DERLEME
1.
Ölçülerin Dezenfeksiyonu ve Dezenfektanların Ölçü Üzerindeki Etkileri
Disinfection of Dental Impressions and Effects of Disinfectants on Dental Impressions
İrem Türkcan, Asude Dilek Nalbant
doi: 10.5505/eudfd.2016.09709  Sayfalar 1 - 9
Enfeksiyöz mikroorganizmaların hasta, hekim ve yardımcı personel arasındaki geçişi çapraz enfeksiyon olarak tanımlanır. Protetik diş tedavisinde kullanılan materyaller ve uygulamalar nedeniyle, protez uzmanları, hemşireler ve diş teknisyenleri, hastalardan bulaşabilecek birçok enfeksiyonla karşı karşıya kalmaktadır. Protetik işlemler sırasında hasta ağzından alınan ölçü maddelerinin dezenfekte edilmeden laboratuvara gönderilmesi klinik ile laboratuvar arasında çapraz kontaminasyona neden olur. Kontaminasyonun önlenebilmesi amacıyla, hastalardan alınan ölçülerin dezenfekte edilerek teknisyenlere iletilmesi önerilmektedir. Ancak kullanılacak dezenfeksiyon materyali ve yöntemleri, ölçü materyalinin özelliklerini etkileyebilmektedir. Bu derlemenin amacı, ölçülerin dezenfeksiyonu ve dezenfektanların ölçü üzerindeki etkilerinin, konu ile ilgili yapılan çalışmaların ışığında incelenmesidir.
The transfer of infectious microorganisms between patient, doctor and auxiliary staff is called ‘cross infection’. Due to the applications and materials used in prosthetic treatments, prosthodontists, nurses and dental technicians come up against several infections which can be transmitted from patients. The delivery of dental impressions, obtained from patients during prosthetic applications, without disinfection leads to cross contamination between clinic and dental laboratory. To prevent contamination, disinfection of dental impressions is recommended. However, disinfection methods and disinfectants can affect the characteristics of dental impression materials. The aim of this paper is to review the disinfection of dental impressions and the effects of disinfectants on dental impressions in the light of previous studies.

2.
Post Sistemlerinde Popüler Yaklaşımlar ve Fiber Postların Klinik Çalışmaları
Popular Approaches on Post Systems and Clinical Studies on Fiber Post Systems
Erhan Dilber, Evren Ok, Ebru Nur Baytaroğlu, Abdussamed Kalkan
doi: 10.5505/eudfd.2016.43255  Sayfalar 10 - 16
Kök kanal tedavisi sonrası restorasyonların uzun dönem başarısı için kalan diş dokusunun korunması, kök çevresinde ferrule etkinin korunması ve uygulanan kök kanal postunun adezyonu en etkili faktörler olarak kabul edilmiştir. Adeziv sistem kullanılarak yapıştırılan fiber postların uzun dönem başarısı, postların kök kırığını azaltan doğal davranışına bağlanmaktadır. Metal postlarda karşılaşılan en yaygın başarısızlık kök kırığı olmasına rağmen fiber postlarda karşılaşılan başarısızlık ise post desimantasyonudur. Fiber postların adezyonunda kök kanalının şekli, post boşluğunun preparasyonu, post translusentliği ve kullanılan adeziv siman tipi endodontik tedaviyle ilgili bir takım faktörlerdir. Fiber post yapıştırılmasında en güvenilir sonuçlar total-etch adezivlerin dual-cure rezin simanlar ile kombinasyonlarından elde edilmektedir. Çalışmalarda fiber postların metal postlar ve tercihen kanal tedavili dişlerde kullanılan zirkon postlar gibi diğer diş renkli postlar için alternatif olarak kullanılabileceğini göstermiştir. Bu derlememizde güncel post sistemlerinden fiberle güçlendirilmiş kompozit postlar, zirkon postlar ve polietilen fiber postların içeriği, kök kanalına ve dentine bağlantısı ve bu postlar ile yapılmış klinik çalışmalar değerlendirilmiştir. Sonuçta bu postların metal postlara alternatif olarak klinikte rutinde kullanılabileceği tavsiye edilmektedir. Uzun süreli klinik çalışmalar bu güncel post sistemlerinin dayanımları hakkında daha iyi bir fikir verecektir.
Protection of the remaining tooth structure for long term success after root canal treatment, preserving the ferrule effect around the root and adhesion of root canal post are considered as the most important factors. Long term success of fiber posts bonded with adhesive systems is associated with the bio-mimetic nature of posts reducing vertical fractures. While the most encountered reason of failure in metal posts is root fracture, post decementation is also in fiber posts. Root canal morphology, preparation of post space, translucency of post and the adhesive cement type are some of the many factors affecting adhesion of fiber posts. The most reliable results in fiber post cementation are obtained with dual cure resin cements combined with acid-etched, rinsed adhesives. Silanization following silica coating takes a great place in post cementation. It was shown in studies that fiber posts could be used as an alternative to metal posts and zirconia posts used in root canal treated teeth like other tooth coloured posts. Composite posts among contemporary fiber-reinforced post systems, zirconia posts and content of polyethylene fiber posts, their adhesion to root canal and dentine and studies performed about these posts were evaluated in this review.

ARAŞTIRMA
3.
Akut Lenfoblastik Lösemi Hastası Çocukların Acil Dental Tedavi Gereksinimleri
Dental Emergency Treatment for Children Diagnosed with Acute Lenfoblastic Leukemia
Aysun Avşar, Ebru Hazar Bodrumlu
doi: 10.5505/eudfd.2016.53765  Sayfalar 17 - 21
GİRİŞ ve AMAÇ: Çocuklarda dental acil durumlara sıklıkla rastlanılmaktadır. Bu çalışmanın amacı antineoplastik tedavileri devam eden Akut Lenfoblastik Lösemi (ALL) hastası çocukların diş hekimine acil başvuru nedenlerini incelemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada Türkiye’nin farklı coğrafik bölgelerinde ALL tanısı almış, Samsun’da farklı merkezlerde ALL tedavisi gören 32 çocuk ve ebeveyni dahil edilmiştir. Çocuklar farklı dişlenme aşamalarının görüldüğü yaşlara göre 3 gruba ayrılmıştır. Başvuru nedenleri şikayetin tipine göre; çürük, dental travma, oral patolojiler ve pedodontik apareylerle ilgili problemler olarak 4 gruba ayrılmıştır. Ebeveynlere çocuklarının diş fırçalama alışkanlığı, günlük şeker tüketimi, eğitim durumu, gelirleri ile ilgili sorular içeren ve bir anket doldurtulmuştur.
BULGULAR: Yaş ortalaması 5,8 olan çocukların % 55’inin süt dişlenme, %31’inin karışık dişlenme ve %14’ünün daimi dişlenme olduğu belirlenmiştir. Çocukların %74’ünün acil başvurusunun, ilk dental deneyimleri olduğu aileleri tarafından belirtilmiştir. Başvuru nedenlerinin sırasıyla pulpitise bağlı ağrı, gingival şişlik, fistül, yaygın selülit-ekstra oral şişlik ve travma olduğu saptanmıştır. Ebeveynin eğitim düzeyi, gelir seviyesi ile çocukların diş fırçalama alışkanlıkları arasında önemli derecede pozitif korelasyon bulunmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: ALL tedavisi gören çocukların tanı aldıkları anda çocuk diş hekimine yönlendirilmeleri, antineoplastik tedavilerinin aksamaması ve çocukların yaşam kalitelerinin düşmemesi açısıdan çok önemlidir.
INTRODUCTION: Dental emergencies for children are frequently encountered. This study aims to understand the reasons behind the dental emergencies for children with Acute Lenfoblastic Leukemia.
METHODS: The study included 32 children who had been diagnosed with ALL at different geographical regions in Turkey and receiving treatment at different centers in Samsun and their parents. The children were divided into three age groups by stages. The complaints were divided into four groups as tooth decay, dental trauma, oral pathology, and problem of pedodontic appliances. A questionnaire about the children’s teeth brushing habits, daily sugar consumption, education and income level was filled out by the parents.
RESULTS: The average age of the children was 5,8 years with 55% having primary, 31% mix and 14% permanent dentition. For 74% of the children, the dental emergency visit was their first dental experience as remarked by their parents. The reasons for dental emergency visits were pain due to pulpitis, gingival enlargement, fistula, selulite extra oral abscess and trauma respectively.
DISCUSSION AND CONCLUSION: It is highly recommended that children are referred to a dentist as soon as they receive an ALL diagnosis in order to continue their antineoplastic treatment without interruptions and prevent lessening the quality of life while undergoing this treatment.

4.
Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozuklugu Olan Çocukların Ailelerin Ağız Diş Sağlığı Hakkındaki Tutum ve Bilgileri
Parental Attitudes and Experiences of Dental Care in Children and Adolescents with Attention Deficit Hyperactivity Disorder
Aysun Avşar, Işıl Karahasanoğlu, Seher Akbaş
doi: 10.5505/eudfd.2016.66376  Sayfalar 22 - 26
GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmanın amacı Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) görülen çocukların dental tedavi, oral hijyen ve diyet alışkanlıkları konusunda ebeveynlerinin tutum ve davranışlarını analiz etmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders, Fourth Edition (DSM-IV)’e göre DEHB tanısı alan 145 çocuk ve ebeveyni dahil edilmiştir. Dental muayeneden önce ebeveynlere eğitim düzeyini, dental tecrübesi, oral hijyen pratiği ve çocuklarının diyet alışkanlıkları, oral hijyen uygulamaları ve dental deneyimlerini içeren sorular içeren anket formları doldurtulmuştur. Sonuçlar istatistiksel olarak Spearman korelasyon testi ile değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Çocukların % 29’u dental tedavi görmüş ve bu tedavilerin %38’i genel anestezi altında yapılmıştır. Ebeveynlerinin %62’si genel diş hekiminin DEHB hakkında yeterli bilgi sahibi olmadığını düşünmektedir. Ebeveynlerin %42’sinin çürük etkenleri, %20’sinin koruyucu yöntemler hakkında bilgi sahibi olduğu belirlenmiştir. Ebeveynlerin ortalama DMFT değerleri ile çocuklarının dmft değerleri arasında önemli derecede pozitif korelasyon gözlenirken, eğitim düzeyi, DMFT değeri ve diş hekimine gitme sıklığı arasında önemli derecede negatif korelasyon saptanmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: DEHB tanısı konulduğu andan itibaren dental tedavi sırasında hekim, çocuk ve ebeveyn açısından zorluk yaşanmaması için diş hekimi ve çocuk psikiyatristleri birlikte ortak çalışmalı, ebeveynler oral hijyen ve diyet alışkanlıkları hakkında detaylı şekilde bilgilendirilmelidir.
INTRODUCTION: The aim of this study to analyze the behaviour and attitude of parents towards dental treatment, oral hygiene and dietary habits of their children with ADHD.
METHODS: 145 children diagnosed with ADHD according to DSM-IV and their parents were included in this study. The parents were asked to fill out a questionnaire about education level, dental experiences, oral hygiene practices and the dietary habits of their children, oral hygiene practices and dental experiences. The results were analyzed with Spearman rank correlation test statistically.
RESULTS: It was found that 29% of the children had dental treatment, 38% of which were done under general anesthesia. 62% of the parents were under the impression that general dentist did not have enough knowledge about ADHD. 42% of the parents were aware of tooth decay factors and 20% of them knew about preventative methods. There was a positive correlation between the DMFT values of the children and their parents while a significant negative correlation was observed between the education level and DMFT values versus frequency of dental visits.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Dentist and psychiatric should cooperate as soon as the child is diagnosed with ADHD and the parents should be informed about the oral hygiene and dietary habits.

5.
Çocuklarda Akut Lenfoblastik Lösemi Tedavisinin Dental Gelişim Üzerine Etkisinin İncelenmesi
The Effect of Treatment of Acute Lymphoblastic Leukemia on Dental Maturity in Children
Aysun Avşar, Gül Seda Yücel, Canan Albayrak
doi: 10.5505/eudfd.2016.93276  Sayfalar 27 - 31
GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmanın amacı çocuklarda Akut Lenfoblastik Lösemi (ALL) tedavisinin dental yaş üzerine etkisini sağlıklı çocuklarla karşılaştırarak incelemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ondokuz Mayıs Üniversitesi Pedodonti Anabilim Dalına tedavi amacıyla başvuran ALL tedavisi tamamlanmış yaş aralığı 4-14 olan 47 ALL hastası çalışma grubunu, aynı yaştaki ve cinsiyetteki 47 sağlıklı çocuk kontrol grubunu oluşturmuştur. Dental sebeplerle alınan panoromik radyografilar üzerinde Demirjian yöntemi kullanılarak dental yaş belirlenmiştir. Her radyografi iki değerlendirici tarafından incelenerek değerlendirme hatası minimalize edilmiştir. Gruplar arası farklılığı belirlemek için bağımsız T-testi uygulanmıştır. Sonuçların istatistiksel önemlilik düzeyi p < 0.05 olarak belirlenmiştir
BULGULAR: Panoramik radyografilerde Demirjian metoduyla dental yaş hesaplandığında, her iki grupta da cinsiyetler arasında dental ve kronolojik yaşın istatistiksel olarak farklı olmadığı belirlenmiştir. Kontrol grubuyla kıyaslandığında ALL tedavisi gören çocukların dental yaşının istatistiksel olarak anlamlı şekilde daha yüksek olduğu saptanmıştır. Kemoterapiyle birlikte radyoterapi uygulanan grupta dental yaşın, sadece kemoterapi uygulanan gruba göre yüksek olduğu, ancak aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı saptanmıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: ALL tedavi uygulanan çocuklarda kemoterapi ve radyoterapi içeren tedavi protokolü dental yaş üzerinde etkili olduğu saptanmıştır.
INTRODUCTION: The purpose of this study is to study the effect of Acute Lymphoblastic Leukemia (ALL) on dental age by comparing the same in healthy children.
METHODS: 47 ALL patients aged between 4-14 years and 47 healthy children of the same age and sex composed the study group. Dental age of the patients was determined by Demirjian method using panoramic radiographs taken for dental purposes. To minimize the error, each radiograph was evaluated by two dentists. To determine the difference between the groups independent T-test was done. Statistical significance level was chosen as p<0.05.
RESULTS: There was no statistically significant difference between genders in both groups in dental and chronological age, obtained from the panoramic radiographs using Demirjian method. Dental age of the children with ALL treatment was found to be statistically higher than that of the control group. For the group of patients who had both chemotherapy and radiotherapy, the dental age was observed to be higher when compared to the dental age of the group who had chemotherapy only, but the difference was found to be not statistically significant.
DISCUSSION AND CONCLUSION: It is found that chemotherapy and radiotherapy treatments affected the dental age of children who had ALL treatment.

OLGU SUNUMU
6.
Başarısız Olmuş Apikal Cerrahi Sonrası Cerrahi Olmayan Retreatment ve Apeksifikasyon: İki Olgu Sunumu
Non-Surgical Retreatment And Apexification of a Failed Apicoectomy: Case Report
Hicran Dönmez Özkan, Tugba Turk
doi: 10.5505/eudfd.2016.93063  Sayfalar 32 - 37
Bu olgu sunumunun amacı; geçmişte apikal rezeksiyon uygulanmış, ancak ortograd ve retrograd endodontik tedavi ile apikal bölgede iyileşme sağlanamamış iki daimi kesici dişin apeksifikasyonu süresince kullanılan iki farklı yöntemin ve bu yöntemlerin iki yıllık tedavi sonuçlarının sunulmasıdır. Sert doku bariyeri birinci olguda mineral tiroksit agregat (MTA) kullanılarak ortograt yöntemle, ikinci olguda ise kalsiyum hidroksit (KH) kullanılarak oluşturulmuştur. Her iki olgunun iki yıllık takipleri tamamlanmış ve dişlerin klinik olarak asemptomatik olduğu, radyolojik incelemede periodontal dokuların sağlıklı ve fonksiyon görür durumda olduğu gözlenmiştir.
The aim of the present case presentation was to evaluate the treatment outcome of two-apexification methods to treat incisor teeth which were previously treated surgically involving the apical thirds but poorly healed either after orthograde or retrograde endodontic treatment after 2-years. In the first case report, apical hard tissue barrier was formed using mineral trioxit aggregate (MTA), and calcium hidroxide was used regarding the same reason in the second case. Both cases were followed for two-years and teeth were asymptomatic clinically and in addition periodontal tissues were healthy and in function.

7.
Maksillada Tekrarlayan Santral Dev Hücreli Granülomun Alternatif Tedavi Yöntemi: Yedi Yıllık Vaka Raporu
Alternative Treatment Modality of Recurrent Central Giant Cell Granuloma in the Maxilla: Seven Year Follow-up Case Report
Aylin Çalış, Kemal Çalışkan, Turgay Seçkin
doi: 10.5505/eudfd.2016.86094  Sayfalar 38 - 41
Amaç: Nadir görülen bu vakada amaç, agresif santral dev hücreli granulomun (SDHG) cerrahi eksizyon ve kortikosteroid enjeksiyonu tekniğiyle tedavisinin uzun dönem bulgularını bildirmektir. SDHG, maksilla ve mandibulada ender rastlanan kemiğin iyi huylu lezyonudur. Yöntem: 14 yaşında bayan hasta sol ön bölgede maksillada vestibül korteksteki şişlik nedeniyle kliniğimize başvurdu. Lezyon cerrahi olarak lokal anestezi altında çıkarıldı. Histolojik tanısı SDHG olarak kondu. Takip eden sürede iyileşme olmadı. Sekiz ay sonra aynı saha tekrar açılarak derin küretaj yapıldı. Aynı seansta lezyonlu bölgeye kortikosteroid enjeksiyonu yapıldı. Enjeksiyon takip eden 6 hafta boyunca haftada bir kez olmak üzere tekrarlandı. Bulgular: Takip eden yedi yıllık takipte lezyon ve sol maksiller kanin stabil ve asemptomatik idi. Lezyon ile ilgili bri tekrarlama görülmedi. Sonuç: Cerrahi küretajın lezyon içine kortikosteroid enjeksiyonu ile kombinasyonu SDHG tedavisi için umut verici bir yöntem olarak tekrarlayan lezyonlarda önerilebilir.
Objectives: The aim of this unique report was to evaluate the long term outcome of an aggressive central giant cell granuloma (CGCG) lesion by using surgical removal and corticosteroid injection technique.CGCG is an uncommon benign bony lesion that occurs in the mandible and maxilla. Methods: A 14 year-old female was admitted to our clinic with a complaint of hard swelling in the left maxillary anterior vestibule cortex. The lesion was surgically removed by enucleation which was carried out under local anesthesia. Histological investigation revealed a diagnosis of central giant cell granuloma. Patient’s recovery was uneventful. During follow-up for eight months, the mass was opened and deep curettage was performed. After that, at same séance, corticosteroids was injected. The injection was repeated at the same rate once a week for 6 following weeks. Results: At the follow-up examination after seven years, lesion and left maxillary canine were stable and asymptomatic. There was no recurrence of lesion. Conclusion: Surgical removal combined with intralesional corticosteroid injection is a promising treatment approach for CGCG, and it can be suggested to reduce the recurrence of the lesion.

LookUs & Online Makale