e-ISSN 1302-7476
INTERNATIONAL ARCHIVES OF DENTAL SCIENCES - Int Arch Dent Sci: 45 (2)
Cilt: 45  Sayı: 2 - 2024
ARAŞTIRMA
1. 
Dental Avülsiyon Olgularının Retrospektif Değerlendirmesi
Retrospective Evaluation of Dental Avulsion Cases
Çiğdem Güler, Selin Acar, Nihal Beldüz Kara, Hüseyin Şimşek, Didem Odabaşı
doi: 10.5505/eudfd.2024.76094  Sayfalar 69 - 75
GİRİŞ ve AMAÇ: Dental avülsiyon, en ciddi travmatik dental yaralanmalardan biridir. Bu çalışmanın amacı Ordu Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim Dalı’na dental avülsiyon nedeniyle başvuran çocuk hastaların verilerinin retrospektif olarak değerlendirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Fakültemize 2012-2022 yılları arasında avülsiyon nedeniyle başvuran hastaların dijital ortamda oluşturulan travma kayıtları retrospektif olarak incelenerek; yaş, cinsiyet, avülsiyondan etkilenen dişler, etiyolojik faktörler, dentisyon türü, travmatik yaralanma sonrası diş hekimine başvuru süresi ve uygulanan tedaviler açısından değerlendirmeler yapılmıştır.
BULGULAR: Toplam 43 adet hastanın [15 kız (%34.9), 28 erkek (%65.1), ortalama yaş 7.8 ± 3.6 yıl (min 1-max 14 yaş)] verileri incelenmiştir. Hastaların toplam 69 dişi avülsiyondan etkilenmiştir; bunların %75.4’ü orta keser (52 adet; 19 süt ve 33 daimi), %18.8’i yan keser (13 adet; 3 süt ve 10 daimi), %4.3’ü kanin (3 adet; 2 süt ve 1 daimi) ve %1.5’i (1 adet) premolardır. Etiyolojik faktörler incelendiğinde olguların en çok düşme (22 hasta, %51.,2) nedeniyle oluştuğu tespit edilmiştir. Bunu bisiklet kazası (7 hasta, %16,3), çarpma (6 hasta, %14), arkadaşı ile çarpışma (5 hasta, %11.6), trafik kazası (2 hasta, %4.7) ve kavga (1 hasta, %2.3) takip etmiştir. Hastaların %20.9’u (9 hasta) süt, %65.1’i (28 hasta) karma ve %14’ü (6 hasta) ise daimi dentisyondadır. Hastaların %18.6’sı (8 hasta) travmadan sonra 2 saat içinde; %39.5’i (17 hasta) 24 saat içinde; %30.2’si (13 hasta) 24-48 saat içinde; %11.6’sı (5 hasta) ise 72 saat ve daha uzun sürede diş hekimine başvurmuştur. Hastaların %32.7’sine (14 hasta) replantasyon sonrası splint ve kök kanal tedavisi (KKT), %14’üne (6 hasta) yer tutucu aparey, %7’sine (3 hasta) ortodontik tedavi, %37.2’sine (16 hasta) sadece takip yapılırken, %9.3’üne (4 hasta) herhangi bir tedavi ve takip yapılamamıştır.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Avülsiyon hastalarının travma sonrası en kısa zamanda bir diş hekimine/pedodontiste başvurması; dişin tedavi seçeneği ve prognozu, çocuğun yaşam kalitesi, gelişimi, psikolojisi ve sosyalliği açısından önem taşımaktadır. Çocuk hastalarda avülsiyon sonrası acil tedavi prosedürünün zaman kaybetmeden yapılabilmesi için ebeveynlerin, öğretmenlerin ve bakıcıların bilgilendirilmesi açısından da diş hekimlerine/pedodontistlere büyük sorumluluklar düşmektedir.

2. 
İskeletsel Sınıf II Kamuflaj Tedavisinde Dört I. Premolar ve Üst İki I. Premolar Çekiminin Sert ve Yumuşak Dokular Üzerine Etkisi
Effect of Four I. Premolar and Upper Two I. Premolar Extraction on Hard and Soft Tissues in Skeletal Class II Camouflage Treatment
Gökhan Çoban, Ayşe Tozar, Taner Öztürk
doi: 10.5505/eudfd.2024.46794  Sayfalar 77 - 84
GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmanın amacı üst iki birinci premolar(14-24) ve dört birinci premolar(14-24-34-44) çekimi ile tedavi edilen iskeletsel Sınıf II vakalarda sert ve yumuşak dokularda meydana gelen değişikliklerin incelenmesi ve gruplar arasında karşılaştırılmasıdır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya, üst iki birinci premolar çekimli ortodontik tedavi görmüş 20 (12-kız,8-erkek) birey ile dört birinci premolar çekimli ortodontik tedavi görmüş 20 (11-kız,9-erkek) birey olmak üzere hepsi iskeletsel Sınıf II malokluzyona sahip toplam 40 birey dahil edilmiştir. Bireylerin ortodontik tedavi öncesi ve sonrasındaki verileri sefalometrik radyografiler üzerinden değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Üst iki premolar çekimli grupta U1-PP°,U1-SN° ve U1-NA(mm) parametreleri anlamlı şekilde azalırken; üst dudak(Ls) ise anlamlı şekilde geride konumlanmıştır. Dört premolar çekimli grupta tüm dişsel ölçüm parametreleri (U1-PP°,U1-SN°,IMPA°,U1- NA(mm),L1-NB(mm)) anlamlı şekilde azalırken; yumuşak doku ölçümlerinden A(mm), Ls(mm) ve B(mm) noktaları anlamlı şekilde geride konumlanmıştır. Keser dişlerin retrüzyon ve retroklinasyonu ile yumuşak dokuda meydana gelen değişimler her iki grupta da pozitif korele iken; üst kesici dişlerin açılarındaki retroklinasyon nazolabial açı ile negatif korele bulunmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Üst iki ve dört birinci premolar çekimi ile tedavi edilen hastalarda üst dişler ve dudaklar, çekimlerin etkisi ile posteriora hareket etmiştir.Alt birinci premolarların çekimi özellikle alt keserlerin konum ve açılarını değiştirmede etkili olmuştur.Her iki grupta da üst keser açılarında meydana gelen değişim, konumlarında meydana gelen değişime göre daha fazla değişkeni etkilemiştir.

3. 
Yüzey Örtücü ile Kaplanmış Kompomer ve Cam İyonomer Simanın Klinik Performansının Değerlendirilmesi - 2 Yıllık Randomize Kontrollü Çalışma
Evaluation of Clinical Performance of Compomer and glass Ionomer Cement Coated with a surface Sealant - 2-Year Randomized Controlled Trial
İlhan Uzel, Fahinur Ertuğrul
doi: 10.5505/eudfd.2024.87609  Sayfalar 85 - 96
GİRİŞ ve AMAÇ: Restoratif materyallerin, fiziksel ve kimyasal yapı bakımından diş dokusu ile benzerlik göstermesi, diş dokusuna yüksek uyum sağlaması ve uzun süre ağızda kalması istenilen en önemli özelliklerdir. Çalışmamızın amacı, yüzey örtücü uygulanan yüksek viskoziteli cam iyonomer siman ve kompomer restoratif materyallerin klinik performanslarını incelemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamızda kapsül formda yüksek viskoziteli cam iyonomer siman (Fuji IX GP Extra, GC), kompomer (Dyract Extra, Dentsply) ve iki farklı yüzey örtücü (Fuji G-Coat Plus, Fuji Varnish, GC) kullanıldı. Çalışmamızın süt molar dişi çürüklerinin restoratif tedavi için Ege Üniversitesi Diş hekimliği Fakültesine başvuran yaş ortalaması 6,8±1,08 olan 40 hasta dahil edildi. Hastalara 40 tek yönlü ve 168 çift yönlü restorasyon yüksek viskoziteli cam iyonomer siman, kompomer ve yüzey örtücü kombinasyonları ile yapıldı. Yapılan restorasyonlar modifiye RYGE(USPHS) kriterlerine göre iki kalibre deneyimli gözlemci tarafından değerlendirildi.
BULGULAR: 24 ay sonunda 36 hasta ve 165 restorasyon değerlendirildi. İstatistiksel analizler, SPSS Version 20 programı kullanılarak p=0,05 anlamlılık düzeyinde yapıldı. Modifiye USPHS kriterlerinin karşılaştırılmasında Pearson Ki-Kare testi ve survival analizinde Kaplan-Meier ve long-rank(Mantel-Cox) testleri uygulandı. 24 ay sonunda modifiye USPHS kriterlerine göre restorasyon grupları arasındaki fark istatistiksel olarak anlamsız bulundu.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmada, nano dolduruculu yüzey örtücü uygulanan yüksek viskoziteli cam iyonomer siman ve kompomer restorasyonların çocuk diş hekimliği kliniklerinde başarı ile kullanılabilecekleri gösterilmiştir.

4. 
Yirmi Yaş Diş Ameliyatı Öncesi Analjezik Kullanan Hastalarda Anksiyete ve Ağrı Algısı
Anxiety and Pain Perception in Patients Using Analgesics Before Wisdom Tooth Surgery
Aylin Calis, Yıldız Ünüvar, Demet Sergin
doi: 10.5505/eudfd.2024.87049  Sayfalar 97 - 102
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, üçüncü molar diş ameliyatı geçiren hastalarda ameliyat öncesi anksiyetenin ameliyat sonrası ağrı üzerine etkisini araştırmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya üçüncü molar diş ameliyatı olacak 18-70 yaş arası 50 hasta dahil edilmiştir. Hastaların anksiyete düzeyleri Spielberger Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri STAI FORM TX-1 ve STAI FORM TX-2 kullanılarak ölçülmüştür. Hastaların postoperatif dönemde (15. dakika, 30. dakika, ardından 1., 2., 4., 6., 8., 12. ve 24. saat) ağrı skorları Görsel Analog Skala (VAS) ile değerlendirilmiştir.
BULGULAR: Düşük anksiyete düzeyine sahip grup için STAI-I 27±4.7 ve STAI-II 30±4.3 olarak saptanmıştır. Yüksek anksiyete düzeyine sahip grup için ise STAI-I 43±4,5 ve STAI-II 42,6±5,2 olarak bulunmuştur. Her iki gruptaki hastaların ağrı skorları postoperatif dönemde her zaman benzer olarak bulunmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Ameliyat öncesi kaygı, ameliyat olacak hastaların %60-80'inde iyi belgelenmiştir. Bu kaygı anestezi tipine, hastaların önceki deneyimlerine, kişisel özelliklerine, cerrahi işlemlere ve ameliyat sonrası ağrıya bağlı olabilir. Üçüncü molar diş cerrahisi durumunda preoperatif anksiyete ile postoperatif ağrı arasında anlamlı bir ilişki bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

DERLEME
5. 
Dijital Gülüş Tasarımı
Digital Smile Design
Furkan Akkılıç, Fehime Alkan Aygör
doi: 10.5505/eudfd.2024.27136  Sayfalar 103 - 110
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte diş hekimliğinde gülüş tasarımları uygulamaları çeşitli dijital yazılımlar ve bunlarla entegre şekilde çalışabilen çeşitli 3 boyutlu cihazlar ile yapılmaya başlanmıştır. Dijital programlar sayesinde gülüş tasarımları artık çok daha kolay ve kusursuz şekilde uygulanabilmektedir. Bu gelişmeler; hasta memnuniyetinin artması, tedavi süresinin kısalması, tasarım ve üretim aşamalarındaki hataların azaltılması, hukuki süreçlerde hem hasta hem de hekim açısından objektif yaklaşımlar sunması gibi önemli kolaylıklar getirmiştir. Kullanımı giderek yaygınlaşmakta olan bu programlar gelecekte belki de tüm kliniklerde yaygın olarak kullanılacak ve tedaviler açısından bir rutin haline gelecektir. Dolayısıyla tüm hekimlerin bu programlar açısından bilgi sahibi olması, çağın gerisinde kalmamaları için büyük önem arz etmektedir. Bu programlar hakkında temel işleyişi anlamak ve doğru şekilde kullanılmalarını sağlamak için bilinmesi gereken bazı önemli bilgiler vardır. Bunların başlıcaları; programların tarihsel gelişimi, avantajları, dezavantajları, uygulama esnasında dikkat edilmesi gereken estetik parametreler ve bu teknolojinin ilerlemesinde öncülük eden geliştirilmiş popüler gülüş tasarımı programlarıdır. Bu derlemenin amacı, dijital gülüş tasarımı programları hakkında bahsedilen temel bilgileri toplamak ve hekimlere sunmaktır.

6. 
Prefabrike Fonksiyonel Apareyler: Geleneksel Derleme
Prefabricated Functional Appliances: A Traditional Review
Zehra Yurdakul, Nurver Karslı, Nagehan Yılmaz, Tamer Tüzüner
doi: 10.5505/eudfd.2024.87059  Sayfalar 111 - 117
Kapsamlı araştırmalar, maloklüzyonun gerçek nedeninin yanlış miyofonksiyonel alışkanlıklar olduğunu göstermiştir. Bu alışkanlıklar büyüme ve gelişimi devam eden hastaların kraniyofasiyal gelişimini sınırlayarak ortodontik problemlere neden olmaktadır. Miyofonksiyonel tedaviler, ağız solunumu, infantil yutkunma, dili yanlış konumlandırma gibi kötü alışkanlıkların düzeltilmesine yardımcı olan, yüz ve çiğneme kaslarının yeniden eğitilmesine olanak sağlayan, kraniyofasiyal yapıların büyüme ve gelişimini doğru şekilde yönlendiren tedavi yöntemleridir. Bu tedaviler, altta yatan etiyolojik faktörü ele alarak maloklüzyonu düzeltmektedir. Bu nedenle maloklüzyonu düzeltmeye yönelik tedavi planı, yumuşak doku disfonksiyonunu ortadan kaldırmaya yönelik bir yaklaşımı da içermelidir. Günümüzde miyofonksiyonel tedavi amacıyla kullanılan en popüler apareyler, prefabrike fonksiyonel apareylerdir. Prefabrike fonksiyonel apareyler, orofasiyal kasları doğru pozisyona getiren, dentoalveolar sisteme iletilen kuvvetler arasındaki dengeyi oluşturan, dişlerin hizalanmasına yardımcı olan ve kraniyofasiyal sistemin uygun şekilde büyümesini ve gelişimini uyaran apareylerdir. Bu apareyler farklı tipteki maloklüzyonların düzeltilmesinde popüler bir alternatif olarak çeşitli tasarım ve boyutlarda üretilmektedirler. Bu derlemede hedeflenen amaç, prefabrike fonksiyonel apareylerin kullanım alanlarını, tedavi seçeneklerini, avantajlarını ve dezavantajlarını sunan bir literatür taraması sunmaktır.

7. 
Protetik Diş Hekimliğinde Üç Boyutlu Yazıcılar
3D Printing in Prosthetic Dentistry
Buse Atak Ay, Şebnem Begum Türker
doi: 10.5505/eudfd.2024.93446  Sayfalar 119 - 125
3 boyutlu yazıcılar bilgisayar destekli programların kullanılmasıyla dijital olarak elde edilen modelleri plastik, metal gibi malzemeleri baskı esnasında ergitip kullanarak 2 boyutlu bir düzlemde her bir katmanı üst üste gelecek şekilde ince tabakalar oluşturarak 3 boyutlu bir nesne meydana getiren yazıcılardır. İlk olarak 1980lerin başında kullanılmış, teknolojinin gelişmesi ile birlikte son on yılda kullanım alanları genişlemiş ve diş hekimliğinde klinik uygulamanın günlük bir parçası olmuştur. Bu derleme çalışmasının amacı 3 boyutlu yazıcıların protetik diş hekimliğindeki kullanım alanlarını açıklamaktır.

OLGU SUNUMU
8. 
Amelogenesiz İmperfektalı Erişkin Bir Hastanın Tam Dijital İş Akışı ile Protetik Rehabilitasyonu
Full Digital Workflow for the Prosthodontic Rehabilitation of an Adult Patient with Amelogenesis Imperfecta
Doğu Ömür Dede, Mustafa Barış Pomay, Figen Öngöz Dede
doi: 10.5505/eudfd.2024.81557  Sayfalar 127 - 133
Amelogenezis İmperfekta (Aİ), mine yapısındaki problemler ve çeşitli olumsuz ağız içi durumlarla karakterize olan bir diş anomalisi olup olguların protetik rehabilitasyon büyük önem taşımaktadır. Bilgisayar destekli tasarım/bilgisayar destekli üretim (CAD/CAM) teknolojisi başta olmak üzere dijital diş hekimliği alanındaki uygulamalar, protetik restorasyonların daha hızlı, hassas, öngörülebilir ve yüksek estetik özelliklere sahip olacak şekilde üretilebilmelerini sağlamaktadır. Bu olgu sunumunda, Aİ anomalisine sahip otuz yedi yaşındaki erkek hastaya estetik ve fonksiyonel kayıplarını iade edebilmek ve anomalinin mevcut ve gelecekte oluşabilecek intraoral sorunları ve diş sert doku yıkımlarını önleyebilmek amacıyla tam dijital iş akışıyla birlikte uygulanan protetik rehabilitasyon anlatılmıştır. Bu amaçla CAD/CAM teknolojisi, dijital gülüş tasarımı (DSD) konseptinden faydalanılmış, sanal mock-up çalışması ve bu çalışmalar referanslığında elde edilen sanal-fiziki modeller sayesinde geçici-daimî restorasyonlar hazırlanmıştır. Tam dijital iş akışı, Aİ gibi karmaşık vakaların protetik rehabilitasyonunda daha öngörülebilir ve güvenli bir tedavi yaklaşımı sunmaktadır. Laminate veneer restorasyonlar, minimal invaziv bir yaklaşımla üstün estetik sonuçlar alınabilmesini sağladığı için, şartların uygun olması durumunda Aİ vakalarında dahi uygulanabilir. Bu olgunun bir yıllık takibinde, hasta tarafından bildirilmiş önemli bir problem, restorasyonlarda kırık, çatlak veya desimantasyon gibi bir olumsuz tespit edilmemiştir.

LookUs & Online Makale