ARAŞTIRMA | |
1. | Farklı Sinterizasyon Yöntemlerinin ve Kalınlığın Monolitik Zirkonyanın Renk Stabilitesine Etkisi Sintering Methods and Thickness Effects on Monolithic Zirconia Color Stability Gökçe Dağhan, Burcu Kanat Ertürkdoi: 10.5505/eudfd.2024.45087 Sayfalar 134 - 140 GİRİŞ ve AMAÇ: Farklı sinterizasyon yöntemleriyle sinterlenen 2-farklı kalınlıktaki monolitik zirkonya örneklerin kahvedeki renklenme miktarının değerlendirilmesidir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Kendinden renkli (InCorisTZI-C-A2, Sirona) (RZ) monolitik zirkonya bloklar, sinterizasyon sonrası 7 mm × 7 mm × 1 mm (İ) ve 7 mm × 7 mm × 2 mm (K) boyutlarında olacak şekilde kesilmiştir (N=48). Farklı kalınlıktaki örnekler konvansiyonel sinterizasyon(KS), hızlı sinterizasyon (HS) ve süper-hızlı sinterizasyon (SHS) olmak üzere 3-alt-gruba ayrılmıştır (n=8/alt grup). Başlangıç CIELAB değerleri ölçüldükten sonra örnekler kahve içinde 1, 2, 3 ve 4 hafta bekletilmiştir. Başlangıç ölçümleri ile kahvede bekletilme sonrası yapılan ölçümler arasındaki renk değişim değerleri (ΔE) hesaplandıktan sonra istatistiksel olarak analiz edilmiştir (SPSS26, Tekrarlı ölçümlerde iki-yönlü varyans analizi, tek-yönlü ANOVA). BULGULAR: Tüm çalışma gruplarını incelediğimizde 4.haftadaki renk değişim değerleri 1. haftaya kıyasla rakamsal olarak daha yüksek bulunmuş, bu farklılığın İ-KS, K-KS ve K-HS gruplarında istatistiksel açıdan da anlamlı olduğu gözlenmiştir (p<0,05). 1. hafta değerleri incelendiğinde, sinterizasyon yöntemlerinin ve kalınlığın ΔE üzerinde anlamlı etkisinin olmadığı gözlenmiştir (p>0,05). 2. haftada ve 3. haftada ise İ-KS grubu, K-KS grubuna göre anlamlı derecede daha fazla renk değişimi gösterirken, 4. haftada hem İ-KS grubu K-KS grubuna göre hem de İ-SHS grubu K-SHS grubuna göre anlamlı derecede renk değişimi göstermiştir (p<0.05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Kahvede bekleme süresi arttıkça konvansiyonel sinterleme yönteminin renk stabilitesi, diğer sinterleme yöntemlerine göre daha düşük bulunmuştur. Ayrıca örnek kalınlığının azalması, konvansiyonel sinterleme yönteminde daha fazla renk değişimine neden olmuştur. |
2. | Yapay Zekâ Algorı̇tmasıyla Gerçekleştı̇rı̇len Sefalometrı̇k Analı̇zlerin Güvenilirliği Reliability of Cephalometric Analysis Performed with Artificial Intelligence Algorithm Yasin Hezenci, Musa Bulutdoi: 10.5505/eudfd.2024.09327 Sayfalar 141 - 146 GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmamızın amacı, yapay zekâ ile elde edilen analiz sonuçlarının doğruluğunu belirlemek, zaman kazanımı ve kullanım kolaylığı açısından değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamızda rastgele seçilen 50 dijital sefalometrik radyografi incelendi. Bilgisayar destekli sefalometrik analizi temsilen Nemoceph ve yapay zekâ algoritması kullanan tam otomatik sefalometrik analizi temsilen WebCephTM kullanıldı. Her bir sefalometrik görüntüden 12 açısal,11 doğrusal olmak üzere 23 analiz ölçümü elde edildi. İki grubun karşılaştırılmasında Bağımsız Örneklem t testi kullanıldı. İki çizim yöntemi arasındaki korelasyon Sınıf içi korelasyon testi ile değerlendirildi. BULGULAR: Bilgisayar destekli dijital çizim ölçümlerinin birinci ve ikinci ölçümler arasındaki kappa değerleri 0,828-0,990 arasında olduğu saptanmıştır. Yöntemler arasındaki sınıf içi korelasyon katsayıları 0,640-0,971 arasında bulunmuştur. Bütün sefalometrik ölçümler için p<0,001 olarak hesaplanmıştır. En yüksek korelasyon değeri L1-NB arası mesafe ölçümünde gözlenmiştir (p<0,001). En düşük korelasyon ise AN-Perp(FH) arasında mesafe ölçümünde elde edilmiştir (p<0,001). Analiz oluşturma sürelerinde anlamlı fark bulunmuştur (p<0,05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmamız sonucunda yapay zekâ algoritmasıyla analiz sonuçları elde edilebilen Webceph programının ortodonti kliniklerinde güvenle kullanılabileceği ortaya konulmuştur. Kalibrasyon aşamasının da yapay zekâ ile yapılabilir hale getirilmesi programın önemli bir artısı olacaktır. |
3. | YouTube’da Yer Alan Obstruktif Uyku Apnesi ile İlgili Videoların Değerlendirilmesi Evaluation of Videos About Obstructive Sleep Apnea on YouTube Ege Doğan, Argun Ege Türkündoi: 10.5505/eudfd.2024.62582 Sayfalar 147 - 154 GİRİŞ ve AMAÇ: YouTube’da yer alan “Obstrüktif Uyku Apnesi” konulu Türkçe videoları;kalite,güvenilirlik ve içerik açısından değerlendirmek ve güvenilir kaynaklar olup olmadıklarını araştırmaktır. YÖNTEM ve GEREÇLER: YouTube’da arama çubuğuna “Obstrüktif Uyku Apnesi” kelimeleri girilerek, sıralama ölçütü olarak “alaka düzeyi” seçilerek, ilk çıkan 100 video değerlendirilmiştir.Çalışmada Türkçe olmayan,konu dışında kalan, 15 dakikadan uzun olan, tekrarlayan,animasyon olan, ses içermeyen ve reklam içeren videolar değerlendirme dışında tutulmuştur. Videolar tek bir araştırıcı tarafından izlenmiş olup; videoların süresi,görüntülenme sayısı, beğenilme sayısı, yorum sayısı, içeriği, yüklenme zamanı,hedef kitlesi, kaynağı ve kalitesi açısından sınıflandırılarak kaydedilmiştir. Videoların; içerik kalitesi, bilgi akışı,bilgi doğruluğu,bilgi kesinlik/tutarlılık düzeyi değerlendirilmiştir. Seçilen tüm videolar, Obstrüktif Uyku Apnesi ile ilgili tanımlamalara ve tedaviye yönelik olan özgün parametrelerin var olup olmadıkları açısından skorlanarak, düşük ve yüksek kalite içerikli olarak gruplandırılmıştır. Videoların kalitesi, video bilgisi, kalite indeksi(VIQI) ve Global Quality Score (GQS) kullanılarak değerlendirilmiştir. Elde edilen verilerin istatistiksel değerlendirmesinde Mann-Whitney U-testi, Kruskal-Wallis, Dunne’s ve Spearman korelasyon analizleri kullanılmıştır. Tüm analizlerde anlamlılık düzeyi p<0.05 olarak belirlenmiştir. BULGULAR: Araştırmaya dahil edilen videolar içerik kalitesi değerlendirildiğinde;videoların %56.7’sı düşük içerikli, %43.3’ü ise yüksek içerikli olarak saptanmıştır. Düşük ve yüksek içerikli video gruplarında; toplam içerik, VIQI1 skorları, video süreleri ve beğeni sayıları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark vardır (p<0.05). Video süresi,beğeni sayısı,toplam içerik ve VIQI4 skoru incelendiğinde farklı video kaynakları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmuştur(p<0.05). TARTIŞMA ve SONUÇ: “Obstrüktif Uyku Apnesi” terimi YouTube’da aratıldığında çıkan sonuçların bir çoğunun yetersiz olduğu görülmektedir.Konu ile ilgili uzmanlar tarafından yüksek kalitede ve içerikte videoların paylaşımının yapılması gerekmektedir. |
4. | Gümüş Diamin Florür ve Potasyum İyodürün Restoratif Materyallerin Bağlanma ve Renklenmesi Üzerine Etkisinin İncelenmesi Evaluation of the Effect of Silver Diamine Fluoride and Potassium Iodide on Shear Bond Strength and Discoloration of Restorative Materials Hatice Mükellef, Dilşah Çoğulu, Fahinur Ertuğrul, Murat Türkündoi: 10.5505/eudfd.2024.02328 Sayfalar 155 - 163 GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmanın amacı gümüş diamin florür (Riva Star, Step 1,SDI Dental Ltd., Avustralya) ve gümüş diamin florür + potasyum iyodür (Riva Star, Step1+2, SDI Dental Ltd., Avustralya) uygulamasının iki farklı kompozit (Grandio, Voco Almanya ve Activa Presto, Pulpdent Crop, Watertown, USA) materyalinde renklenme ve bağlanma üzerine etkisinin değerlendirilmesidir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Altmış adet çekilmiş daimi üçüncü molar diş midkoronal dentin seviyesinden kesildi. Dişler, rastgele üç gruba ayrıldı (Grup 1: Kontrol Grubu-Distile su (n=20), Grup 2: Gümüş diamin florür (GDF) (n=20), Grup 3: Gümüş diamin florür (GDF) + Potasyum iyodür (KI) (n=20)). Gruplar rastgele iki alt gruba ayrıldı: Grup A: Grandio Rezin Kompozit, Grup B: Activa Presto Biyoaktif Rezin Kompozit. Renk değerlendirilmesi dört farklı aşamada yapıldı. Bağlanma, makaslama bağlanma dayanımı testi ile değerlendirildi. Bulguların istatistiksel analizi SPSS 25,0 programı ile Anova varyans analizi ve t-testi ile gerçekleştirildi. BULGULAR: ΔE değerleri incelendiğinde gruplar arasında ΔE(1-2) değerlerindeki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu tespit edilirken (p=0,000), ΔE(1-3) ve ΔE(1-4) değerlerinde gruplar arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı tespit edildi (p=0,298; p=0,466). Makaslama bağlanma dayanımı testinde gruplar arasındaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olmadığı tespit edildi (p=0,322). TARTIŞMA ve SONUÇ: Rezin kompozit materyal öncesinde GDF'nin kaviteye tek başına uygulanması yerine potasyum iyodür ile kombine uygulanmasının renklenme ve bağlanma üzerinde olumlu etkileri olduğu sonucuna varılmıştır. |
5. | Uzman Diş Hekimleri ile Uzmanlık Öğrencilerinin Tek Diş Eksikliğinde İmplant Planlaması için Konik Işınlı Bilgisayarlı Tomografi Gerekliliği Konusunda Bilgi ve Tutumlarının Değerlendirilmesi Assessment of Knowledge and Attitudes of Specialist Dentists and Specialist Students Regarding the Necessity of Cone-Beam Computed Tomography in Implant Planning for Missing Single Tooth Büşra Şen, Elif Aslan, Altuğ Hakerler, B. Güniz Baksı, Ali Mertdoi: 10.5505/eudfd.2024.26937 Sayfalar 164 - 173 GİRİŞ ve AMAÇ: Farklı uzmanlık/doktora programlarında eğitim almakta olan ve lisansüstü eğitimini tamamlamış uzman diş hekimlerinin, tek premolar eksikliği bulunan olgularda implant planlaması için konik ışınlı bilgisayarlı tomografi (KIBT) gerekliliği konusundaki bilgi düzeylerinin ve tutumlarının karşılaştırmalı olarak değerlendirilmesi. YÖNTEM ve GEREÇLER: Maksiller/mandibular tek premolar eksikliğinde implant planlanması için KIBT gerekliliği hakkında görüşlerini belirlemek amacıyla 14 sorudan oluşan anket formu hazırlanarak tüm katılımcıların formu doldurması sağlandı (n=130). Demografik verilerin analizinde tanımlayıcı istatistiksel yöntemler kullanıldı. Tüm sorulara verilen total doğru yanıt sayıları ile her soru için elde edilen doğru yanıt sayısının farklı uzmanlık dalları arasındaki karşılaştırmaları için Kruskal Wallis, ki-kare ve Z testleri kullanıldı (p=0,05). BULGULAR: Maksiller/mandibular tek premolar eksikliğinde implant planlanması için KIBT’nin gerekli olduğu durumlar ile ilgili en fazla total doğru yanıt Ağız, Diş ve Çene Radyolojisinden, en az doğru yanıt ise Ağız, Diş ve Çene Cerrahisinden alındı (p>0,05). Katılımcıların anket sorularına verdikleri total doğru yanıt oranları %54 ile %57 arasında idi. En fazla total doğru yanıt alınan soru antero-posterior kemik genişliğinin belirlenmesinde KIBT gerekliliği iken, en az doğru yanıt alan sorunun vertikal kemik yüksekliğinin saptanması ile ilgili olduğu görüldü. TARTIŞMA ve SONUÇ: Farklı uzmanlık dallarında eğitim almakta olan diş hekimleri ile uzman diş hekimlerinin maksiller/mandibular tek premolar eksikliğinde implant planlamasında KIBT gerekliliğine yönelik farklı düzeylerde bilgi sahibi oldukları ve kararsız bir tutum sergiledikleri gözlendi. |
6. | Ege Alt Popülasyonunda Kök Kanal Tedavisinin Sonuçlarının Değerlendirilmesi: Retrospektif Çalışma Evaluation of Treatment Outcomes of Root Canal Therapy in the Aegean Subpopulation: A Retrospective Study Deniz Balkan, Yağmur Kılıç, Tugba Türk, Beyser Pişkindoi: 10.5505/eudfd.2024.79106 Sayfalar 174 - 179 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, kök kanal tedavileri Kâtip Çelebi Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Endodonti Anabilim Dalı’nda uzmanlık ve doktora öğrencileri tarafından yapılmış dişlerin klinik ve radyografik başarısını geriye dönük olarak değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada 2015-2018 yılları arasında tedavi gören, 182 hastada 202 diş 12-57 ay sonra değerlendirildi. Klinik muayenesinde spontan ağrı, perküsyonda hassasiyet ve fistül varlığı kontrol edilen dişlerin kemik densitesindeki değişim ve periapikal doku iyileşmesi dijital periapikal filme göre PAİ skoru kullanılarak yapıldı. Asemptomatik dişlerde skorun azalarak PAİ skoru 1 ve 2 değerlerini aldığı olgular başarılı, skorunda değişiklik olmayanlar iyileşmekte olan ve skoru artarak PAİ 3 ve üzerindeki değere sahip olgular başarısız olarak değerlendirildi. Pearson ki-Kare testi ve Mann Whitney U testi istatistiksel analizde kullanıldı.(p<0,05). BULGULAR: Çalışmamızın sonuçlarına göre yaş, cinsiyet, diş tipi ve lokalizasyonu, koroner restorasyon tipi, post ve kron restorasyonunun varlığı ve izleme süresinin kanal tedavisinin başarısı üzerine etkisi istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı(p>0,05). Koroner restorasyonun kalitesi ve kök kanal dolgu seviyesinin kanal tedavisi başarısı üzerine etkileri ise istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0,05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Kanal tedavisinin başarısını değerlendirmek için yalnızca radyografik inceleme yeterli değildir; ayrıca ilgili dişin klinik olarak da muayenesi gerekmektedir. Kanal tedavisi sırasında kaliteli ve sızdırmaz bir koroner restorasyonun ve ideal kök kanal dolgusunun yapılamaması apikal periodontitise neden olabilmektedir. |
OLGU SUNUMU | |
7. | Odontojen Hiperplastik Reaktif Lezyonu Taklit Eden Maksiller Diffüz Büyük B Hücreli Lenfoma: Olgu Sunumu Maxillary Diffuse Large B-cell Lymphoma Mimicking an Odontogenic hyperplastic Reactive Lesion: A Case Report Uluç Özyürek, Meltem Özden Yüce, Fatma Bahar Sezerdoi: 10.5505/eudfd.2024.38980 Sayfalar 180 - 183 GİRİŞ ve AMAÇ: Lenfomalar, morfolojik olarak Hodgkin lenfoma ve Hodgkin dışı lenfoma (NHL) olarak sınıflandırılan heterojen bir lenfoproliferatif neoplazmalar grubudur. Bu patolojik antitelerin baş ve boyun bölgesinde nispeten nadir olduğu kabul edilmekle birlikte, skuamöz hücreli karsinomu takiben en yaygın görülen epitelyal olmayan malign tümörlerdir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Lezyon tamamen eksize edildi, yara primer olarak kapatıldı ve cerrahi olarak eksize edilen kitle histopatolojik incelemeye gönderildi. Patoloji sonucunda DLBCL tanısını doğrulandı. BULGULAR: 68 yaşında erkek hasta 1 aydır sağ maksiller arka bölgede diş hareketliliği ve bu tarafta çiğneme sırasında rahatsızlık şikayeti ile kliniğimize başvurdu. Hasta anamnezinde 3 ay önce baş ve sağ bacakta kitle mevcudiyeti oldıuğunu, tedavi görmeden kendiliğinden kitlenin kaybolduğunu belirtmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: DLBCL, baş ve boyun bölgesini etkileyen en sık görülen histolojik NHL alt tipidir. DLBCL'yi erken bir aşamada saptamak önem taşımaktadır; erken teşhis ve tedavide gecikme olmamasında diş hekimlerinin kritik rolü vardır. Tüm şüpheli oral lezyonlar dikkatlice incelenmelidir. Radyografik bulgulara dikkat edilmeli ve tüm şüpheli lezyonlar histopatolojik incelemeye gönderilmelidir. |
8. | İlaca Bağlı Diş Eti Büyümesinin Cerrahi Olmayan Periodontal Tedavisi Non-Surgical Periodontal Treatment of Drug-Induced Gingival Overgrowth Mert Yılmaz, Özgün Özçaka Yükseldoi: 10.5505/eudfd.2024.41033 Sayfalar 184 - 187 Diş eti büyümelerinin önemli sebeplerinden biri kullanılan ilaçlardır. Kalsiyum kanal blokerleri (nifedipin vb.) antihipertansif, antiaritmik ve antianjinal ajanlar olarak reçete edilip fibroblast ve bağ dokusu matriksinin üretiminin artışını indükleyebilirler. Bu olgu sunumunda 75 yaşında nifedipin türevi ilaç kullanan evre 4 derece b periodontitise sahip kadın hastanın ilaç değişikliği olmadan sadece cerrahi olmayan periodontal tedavi ile klinik parametrelerdeki olumlu değişim gösterilecektir. İlaca bağlı diş eti büyümelerinde genel yaklaşım ilacın ilk başta değiştirilmesi veya bırakılması olsa da bazı durumlarda buna gerek kalmayıp sadece cerrahi olmayan periodontal tedavi ile istenilen sonuçlar elde edilebilir. |
DERLEME | |
9. | Çocuk Diş Hekimliğinde Paslanmaz Çelik Kron Uygulamaları Stainless Steel Crown Applications in Pediatric Dentistry Sevda Yazgan, Fahinur Ertuğruldoi: 10.5505/eudfd.2024.22600 Sayfalar 188 - 193 Paslanmaz çelik kronlar, yaygın klinik kullanımı nedeniyle çocuk diş hekimliğinde önemli yere sahip materyallerdir. Çürük veya hipoplazi gibi sebeplerle aşırı kron harabiyeti bulunan süt molar ve daimi birinci molar dişlerde paslanmaz çelik kronlarla ilgili literatürde, klinik başarısı, diş eti sağlığına etkisi, hasta ve ebeveyn memnuniyeti gibi farklı parametreler kullanılarak çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalar diş hekimlerinin bilgi düzeylerini artırarak çocuk hastalarda dental tedavi ve bu tedavilerin takip süreçlerini yönetmelerine yön verir. Süt dişleri daimi dişlerle ilişki içerisindedir ve daimi dişlerin sağlıklı şekilde ağız içerisine sürmesine rehberlik ederler. Bu yüzden süt dişlerinde geleneksel restorasyonlarla tedavi edilemeyecek kadar kron harabiyeti mevcutsa ve dişin çekimini gerektirecek herhangi bir klinik bulgu yoksa paslanmaz çelik kronlar kullanılabilmektedir. Çocuk hastalarda uygulanan dental tedaviler hakkında diş hekiminin bilgisi; tanı, tedavi ve takip sürecini olumlu yönde etkiler. Bu derlemede paslanmaz çelik kronların çocuk diş hekimliğindeki yeri, klinik uygulama yöntemleri, diş eti sağlığı üzerine etkisi, sağkalım ve klinik başarısı hakkında bilgi vermek amaçlanmaktadır. |
10. | Mezenkimal Kök Hücrelerin Kemik Rejenerasyonundaki Rolü ve Ağız Diş ve Çene Cerrahisinde Kullanımı The Role of Mesenchymal Stem Cells in Bone Regeneration and Their Use in Oral and Maxillofacial Surgery Deniz Özen, Gözde Işık, Yigit Uyanıkgil, Tayfun Günbaydoi: 10.5505/eudfd.2024.98852 Sayfalar 194 - 202 Kemik hasarı ile oluşan doku ve hücresel kayıpların, doğal kemik dokusuna mümkün olduğu kadar yakın ve kemiğin biyolojik yapısını bire bir yansıtacak şekilde tamir edilmesi, kemik rejenerasyonunun temel hedefini oluşturmaktadır. Bu amaçla, kemik greftleri, kemik ikameleri ve büyüme faktörleri gibi destekleyici materyaller kullanılarak çok sayıda çalışma yürütülmüştür ve halen, gelişmekte olan bir konudur. Kök hücre uygulamaları, hem klinisyenler hem de akademisyenler için yeni bir araştırma alanı sunmaktadır. Kök hücre, kendini yenileyebilme özelliğine sahip, belirli bir doku veya organda bölünerek, birden fazla hücre tipine farklılaşabilen özelleşmiş bir hücre grubudur. Defektif bölgenin tamirine katkıda bulunabilecek, bir dizi hücresel ve moleküler yolu aktive etme veya inhibe etme yeteneğine sahiptir. Kök hücre kaynaklarından biri olan mezenkimal kök hücreler de, kemik rejenerasyonunda alternatif bir tedavi aracı olarak değerlendirilmektedir ve bu hücrelerin terapötik etkinliği güncel araştırma konularından biridir. Bu derlemede, mezenkimal kök hücreler ve rejeneratif potansiyeli hakkında bilgi verilerek, ağız diş ve çene cerrahisi araştırmalarında kullanımı, literatür örnekleri ile özetlenecektir. |