e-ISSN 1302-7476
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi - EÜ Dişhek Fak Derg: 28 (1)
Cilt: 28  Sayı: 1 - 2007
DERLEME
1.
Okluzal Splintler ve Elektromiyografik Değerlendirmeleri
Occlusal Splints and their Electromyographic Evaluations
Bengisu AKARSU, Semra CİĞER
Sayfalar 1 - 8
Temporomandibular hastalıklar; temporomandibular sistemde muskuloskeletal ağrı ve fonksiyon bozukluğu oluşturan patolojik durumlar olarak tanımlanmaktadır. Okluzal splintlerin, temporomandibular hastalıkların tedavisinde faydalı bir araç olduğu bilinmektedir. Okluzal splintler, genellikle sert akrilden yapılan, arktaki dişlerin okluzal ve/veya insizal yüzeylerine oturan, karşıt arktaki dişlerle en uygun okluzal temas sağlayan hareketli apareylerdir. Okluzal splintlerin etki mekanizmaları arasında kas hiperaktivitesinde oluşturdukları inhibitör etki gösterilmiştir. Son yıllarda, temporomandibular hastalıkların teşhis ve tedavisinde, kas fonksiyonlarının belirlenmesinde elektromiyografi görüntülemesinin kullanımı yaygın hale gelmiştir. Okluzal splintlerin çiğneme kasları üzerine etkisini inceleyen birçok araştırmada elektromiyografi kullanılmıştır. Bu derlemede temporomandibular hastalıkların sınıflandırılmasına, kullanılan okluzal splintlere ve yapılan elektromiyografik çalışmalar sonucu okluzal splintlerin çiğneme kasları üzerine etkilerine değinilmiştir.
Temporomandibular disorders are defined as the pathologic conditions composed of musculoskeletal pain and function disturbance. It is known that occlusal splints are useful appliances in the treatment of temporomandibular disorders. Occlusal splints are removable appliances, usually made of hard acrilic that fits over the occlusal and/or incisal surface of the teeth, creating optimal occlusal contact with the teeth of the opposing arch. One of the efficacy mechanisms of the occlusal splints is shown as the inhibiting effect on the hyperactivity of the muscles. In the recent years, using the electromyographical scanning is used in the diagnosis and the treatment of the temporomandibular disorders, defining the muscle functions. Electromyography is used in many investigations that examine the effect of the occlusal splints on the masticatory muscles. The classification of the temporomandibular disorders, occlusal splints that are used and the effects of the occlusal splints on the masticatory muscles in using electromyographic studies are presented in this review.

2.
Spor Yaralanmalarına Karşı Kullanılan Ağız Koruyucuları
Mouthguards Used Against Sport Injuries
Gülcan Coşkun Akar, Gülcan Coşkun Akar
Sayfalar 9 - 17
Dental travmalar spor aktiviteleri sırasında en sık karşılaşılan maksillofasiyal yaralanmalardandır. Bu aktiviteler sırasında çene yüz bölgesine gelen kuvvetin azaltılması amaçlanmaktadır. Bu nedenle günümüzde yapılan spora ve kullanan kişiye uygun olarak planlanan ve hazırlanan ağız koruyucuları kullanılmaktadır. Bu derleme çalışmasında, ağız koruyucuları çeşitleri ve yapımları açıklandı. Ayrıca ülkemizdeki ağız koruyucu kullanımı ve ağız koruyucularını test etmek için kullanılan bilimsel yöntemler değerlendirildi.
Dental trauma is the major maxillofacial injuries during sport activities. It has been aimed to decrease the applied force to the maxillofacial region in these activities. Therefore, individually designed and prepared mouth guards specific for each sports activity are used. In this literature review, the types and the fabrication of various mouth guards were explained. Besides, the mouth guard use in our country and the scientific methods to test the mouth guards and were evaluated.

3.
Horlama ve Obstrüktif Uyku Apnesinde Tanı ve Tedavi
Diagnosis and Treatment in Snoring and Obstructive Sleep Apnea
Hüseyin Kurtulmuş, Serdar Çötert, Atilla User, Cem Bilgen
Sayfalar 19 - 31
Üst solunum yolu uyku düzensizlikleri, yaygın medikal problemler olarak dikkat çekmeye başlamıştır. Ağız içi aygıtların kullanımı dâhil, birçok tedavi seçeneği tarif edilmektedir. Tedavide başvurulan dental aygıtların giderek çeşitlenmesi ve hastalığın tanımlanması sürecindeki hızlı ilerleme nedeni ile dişhekimleri, tanı ve tedavinin ayrılmaz bir parçası olmuştur. Bu makale, üst solunum yolu uyku düzensizliklerinin anatomik özellikleri, etiyolojik faktörleri, medikal ve dental tedavi seçenekleri konusundaki literatürlerin gözden geçirilmesi amacını taşımaktadır.
Upper airway sleep disorders are becoming recognized as common medical problems. Multiple treatment options had been described, including the use of dental devices. The dentist is a constant part of diagnosis and treatment because of the increase in the usage of dental devices available and rapid advancement in understanding of this disease. This article has undertaken the purpose to review the anatomic features, etiologic factors of upper airway sleep disorders, and the articles which are subject to medical and dental treatment options.

4.
Dişhekimliğinde Beyazlatma
Bleaching in Dentistry
Yonca Özel, Emre Özel, Nuray Attar, Gökhan Aksoy
Sayfalar 33 - 40
Estetiğin öneminin artması ile diş renklenmeleri daha ilgi çekici hale gelmiştir. Bu sebeple son yıllarda, diş beyazlatması estetik diş hekimliğinin en hızlı büyüyen bölümlerinden birisi haline gelmiştir. Estetik seçeneklerin artması ile diş renklenmesi, florozis ve tetrasiklin renklenmesi gibi estetiği bozan problemlerin çözülmesi için daha fazla talep oluşturabilir. Beyazlatma, genelde hidrojen peroksit veya karbamit peroksit ile hem evde, hem de muayenehanede uygulanabilir. Dentisyonun görüntüsünün düzeltilmesinde, beyazlatma sistemleri daha konservatif ve ekonomik yöntem olarak halka sunulmuştur. Bu makalede, diş beyazlatma uygulamaları tartışılmıştır.
Tooth discoloration is becoming a greater concern as more emphasis is placed on esthetics. Therefore in recent years, tooth whitening has become one of the most rapidly growing section of esthetic dentistry. With the growing awareness of esthetic options, there is a greater demand for solutions to such unsightly problems as tooth staining, fluorosis and tetracycline staining. In general bleaching is applied as office and home bleaching with hydrogen peroxide or carbamide peroxide. Bleaching systems have been received by the public as a more conservative and economical method of improving the appearance of the dentition. Tooth bleaching applications are discussed in this article.

5.
Obstrüktif Uyku Apnesi ve Horlamanın Tedavisinde Mandibular İlerletici Splint Uygulaması
Application of Mandibular Advancement Splint in Treatment of Obstructive Sleep Apnea and Snoring
Hüseyin KURTULMUŞ, Serdar ÇÖTERT, Atilla USER
Sayfalar 41 - 50
Bu makalenin amacı, obstrüktif uyku apnesinin (OUA) tedavisinde multidisipliner yaklaşımın bir parçası olarak kullanılmakta olan mandibuler ilerletici splintin (MİS) tedavi mekanizması, klinik ve laboratuvar yapım yöntemleriyle ilgili literatürlerin gözden geçirilmesidir. MİS, genioglossus ve masseter kaslarını aktive eder ve bu durum elektromyografiler ile gösterilebilir. MİS terapisinin başarısı için çok önemli kriterler olan tasarım özellikleri mevcuttur ve her hasta için bireysel olarak dişhekimi tarafından hesaplanması gerekmektedir. MİS, nokturnal obstrüksiyona engel olarak, üst solunum yolu açıklığının artmasını sağlar.
The aim of this study was to review the literature about the therapeutic mechanism and the clinical and laboratory application of the mandibular advancement splint (MAS) as a part of the multidisciplinary approach of the treatment of obstructive sleep apnea (OSA). MAS stimulates genoglossus and massater muscles, and this situation can be shown with electromyographies. Design characteristics which are more important criterions for success of MAS theraphy exist, and it has to be determined individually for each patient by the dentist. MAS increase superior airway space, because it removes nocturnal obstruction.

ARAŞTIRMA
6.
Diş Protez Teknisyenlerinin Alışkanlıkları ve Çalışma Bölümlerinin Profili: Pilot Çalışma
The Habitual and Occupational Branch Profiles of Dental Techinicians: A Pilot Study
Gülcan COŞKUN Akar, Nezih Metin Özmutaf, Gökhan Aksoy
Sayfalar 51 - 59
Amaç: İzmir ilindeki diş protez laboratuvarlarında çalışan kişilerin demografik ve çalışma profillerinin çıkarılması ve alışkanlıklarının değerlendirilmesidir.
Yöntem: Çalışma, İzmir ilindeki özel diş protez laboratuvarlarında çalışan 27’si kadın (yaş ort. 25,14±3,87), 158’i erkek (yaş ort. 30,29±7,89) 185 kişi (yaş ort. 29,54 ±7,65; 18-59 yaş) üzerinde yürütüldü. Hazırlanan ilk form ile sosyo-demografik bilgiler, çalışma süresi, sigara ve alkol kullanım alışkanlıkları, diğer form ile de mevcut durumda çalışmakta oldukları laboratuvar bölümü, daha önce çalıştıkları laboratuvar bölümleri, çalışma hayatları boyunca karşılaştıkları maddeler, çalışmaları sırasında kullandıkları koruyucu malzemeler kaydedildi. Elde edilen veriler Kruskal-Wallis ve Mann-Whitney U testleri ile α=0,05 önem düzeyinde değerlendirildi.
Bulgular: Laboratuvarlarda çalışma süresi ortalama 12,21 yıl (±8,10;1–40 yıl)’dı. 185 kişinin öğrenim durumları değerlendirildiğinde, 58 kişinin (%31,4) ilkokul, 65 kişinin (%35,1) ortaokul, 35 kişinin (%18,9) lise (meslek lisesi ve diğer), 27 kişinin (%14,6) yüksekokul mezunu olduğu; 53 kişinin (%28,6) çıraklık, 96 kişinin (%51,9) ustalık belgesine, 9 kişinin (%4,9) meslek lisesi, 27 kişinin (%14,6) yüksekokul diplomasına sahip olduğu saptandı. 98 kişinin (%53) sigara içtiği, 11 kişinin bıraktığı (%5,9) ve 76 kişinin (%41,1) kullanmadığı belirlendi. Erkeklerden 88 (%51,95), kadınlardan 10 (%27,9) kişinin sigara içtiği, sigara kullanımının cinsiyet ilişkisinde sadece günlük sigara kullanımının anlamlı olduğu gözlendi (p<0,05). Çalışma süreleri boyunca, 111 kişinin (%60) alçı, 101 kişinin (%54,1) akril (akril, metilmetakrilat), 94 kişinin (50,8) pomza, 88 kişinin (47,6) revetman, 130 kişinin (%70,3) mum, 34 kişinin (%18,4) silika, 80 kişinin (%42,3) seramik, 120 kişinin (%64,9) metal ile karşı karşıya kaldıkları izlendi. Cinsiyete göre koruyucu materyal kullanımı arasındaki anlamlı ilişki belirlenirken (p<0,05), maske ve gözlük kullanımının erkeklerde kadınlara göre daha yüksek olduğu saptandı.
Sonuç: Diş teknisyenleri mesleğe küçük yaşlarda başlamakta ve laboratuvarlarda yaptıkları işlemler sırasında sağlık açısından zarar oluşturabilecek pekçok materyal ile karşı karşıya kalmaktadırlar. Çalışma profilleri, meslek hayatları boyunca karşılaştıkları materyaller, koruyucu kullanımları ve sigara alışkanlıkları cinsiyete göre farklılık göstermektedir. Tüm bunlara ek olarak, sigara gibi sağlığa zararlı bir alışkanlığın da olması mesleğe bağlı rahatsızlıkların oluşmasında riski arttıracağı düşüncesindeyiz.
Aim: The aim of this study was to evaluate demographic and work profiles and habits of dental technicians in Izmir.
Methods: One hundred and eighty-five dental technicians practicing in private dental laboratories in Izmir (27 women (mean age 25.14±3.87), 158 men (mean age 30.29±7.89)) participated in a questionnaire. They noted their socio-demographics, working period, habits of smoke and alcohol in the first part of the questionnaire. In the second part of the questionnaire, their past and present branches of work, the materials they have faced throughout their occupations and their use of protective materials during working were recorded. The data were analyzed statistically (Kruskal-Wallis, Mann-Whitney U, α=0.05).
Results: Mean working period in dental laboratories was 12.21 years (±8.10; 1-40). When the educational status of the 185 participants were evaluated; 58 (31.4%) were primary school, 65 (35.1%) were secondary school, 35 (18.9%) were high school while 27 (14.6%) were college graduates and 53 were (28.6%) apprentice graduates, 96 (51.9) had master diplomas and 9 of them (4.9%) were occupational school graduates and 27 (14.6%) had vocational school diplomas. Ninety-eight (53%) were smokers, 11 (5.9%) gave up smoking and 76 (41.1%) were nonsmokers. Among men, 88 (51.95%) and among women 10 (27.9%) were smokers and daily smoking was found to be significant for gender (p<0.05). Throughout their working times, 111 people (60%) confronted with the dental stone, 101 (54.1%) with acrylic, 94 (50.8%) with pumice, 88 (47.6%) with investment material, 130 (70.3%) with wax, 34 (18.4%) with silica, 80 (42.3%) with ceramic, and 120 people (64.9%) with metal. When the relationship between the use of protective materials and gender were evaluated, the difference was significant (p<0.05), with the amount of mask and protective eye-wear use being higher in women than men.
Conclusion: Dental technicians are start up their occupations at early ages and confront with many hazardous materials for health during their work. Their work profiles, materials which they meet throughout their working period, their use of protective material and smoking habits differ in gender. Additional smoking besides these might increase the risk of occupation-related health.

7.
Dişhekimliği Öğrencileri Tarafından Dentin Çürüğünün Bir Çürük Saptayıcı Boya ile İn Vivo Olarak Değerlendirilmesi
In Vivo Evaluation of Dentin Caries by Dental Students Using a Caries Detector Dye
R. Banu Ermiş, Günseli Katırcı, Hikmet Orhan
Sayfalar 61 - 66
Amaç: Prepare edilmiş kavitelerdeki dentin çürüğünün bir çürük saptayıcı boya kullanılarak değerlendirilmesidir. Ayrıca dentin çürüğünün teşhisinde öğrencilerin, bir doktora öğrencisinin ve bir öğretim üyesinin geleneksel yöntem ve çürük saptayıcı boya ile elde ettikleri sonuçların karşılaştırılmasıdır.
Yöntem: Öğrenciler tarafından prepare edilen 557 kavite, geleneksel yöntem ve çürük saptayıcı boya ile kontrol edildi. Boyanma ile diş tipi, alt veya üst çene, kavite tipi, kavite derinliği ve boyanmanın lokalizasyonu arasındaki ilişki değerlendirildi. Öğrenciler tarafından geleneksel yöntemle çürüğün uzaklaştırıldığı kaviteler doktora öğrencisi ve öğretim üyesi tarafından tekrar değerlendirildi. Her iki çürük saptama yöntemiyle elde edilen sonuçlar McNemar ve ki kare testleri ile karşılaştırıldı.
Bulgular: Sınıf II ve derin kaviteler, çürük saptayıcı boya ile 1. ve 2. kontrollerde en fazla boyanan kavitelerdi. Öğrenciler tarafından geleneksel yöntemle çürük olmadığı belirtilen kavitelerin doktora öğrencisi ve öğretim üyesi tarafından %30’unda çürük ve %34’ünde boyanma saptandı (p= 0,00).
Sonuç: Çürük teşhisinde çürük saptayıcı boyaların kullanılması deneyimsiz klinisyenlerin eğitiminde faydalı olabilir.
Aim: To evaluate dentin caries in prepared cavities using a caries-detector dye and in addition, to compare results of caries detection using conventional method and a caries detector dye performed by students, a doctorate student and an associate professor.
Methods: 557 cavities prepared by students were checked using conventional method and Caries Detector. The relationship between staining and tooth type, upper or lower jaw, cavity type, cavity depth and localization of staining were determined. When caries removal was completed using conventional method by students, cavities were reevaluated by instructors. Results of caries detection performed by the two methods were compared with McNemar and chi square tests.
Results: Class II and deep cavities were the most staining cavities by Caries Detector at first and second checks. Caries and staining were determined 30% and 34% of cavities by instructors, respectively, which were indicated as ‘no decay’ using conventional method by students (p= 0,00).
Conclusion: Using a caries detector dye in caries diagnosis may be useful in inexperienced clinicians’ education.

8.
Periodontal Cerrahi Sonrası Yaşam Kalitesini Etkileyen Faktörler
Factors Affecting Quality of Life After Periodontal Surgery
Onur Özçelik, M. Cenk Haytaç, Gülşah Şeydaoğlu
Sayfalar 67 - 73
Amaç: Bu araştırmanın ilk amacı, kronik periodontitisin hastalar üzerinde yarattığı psikolojik, fonksiyonel, davranışsal ve ağrı ile ilişkili etkileri belirlemek ve ikinci amacı ise cerrahi tedavi sonrası ilk bir haftalık dönemde hastaların yaşam kalitelerindeki değişimi; anksiyete seviyesi, tedavi bölgesi ve cinsiyet, yaş, sosyo-ekonomik seviye, eğitim seviyesi gibi demografik özelliklerle ilişkilendirerek ortaya koymaktır.
Yöntem: Kronik periodontitisli 43 hasta periodontal cerrahi girişim öncesi ilk gün ve tedavi sonrası 7 gün boyunca genel ağız sağlığı değerlendirme indeks (GOHAI) formlarını doldurdular.
Bulgular: Periodontitisin hasta yaşamı üzerindeki en büyük etkisinin psikolojik olduğu görüldü (2,60). Bu sonuca ek olarak, tedavi sonrası 7 günlük yaşam kalitesi üzerinde cinsiyetin istatistiksel olarak anlamlı etkisi olduğu sonucu bulundu (p<0,01). Kadınların yaşam kalitesinin erkeklerden daha düşük seyrettiği gözlendi. Ayrıca anksiyete seviyesi ile GOHAI alt grupları arasında istatistik olarak anlamlı pozitif korelasyon olduğu belirlendi (p<0,01).
Sonuç: Periodontal hastalıklar ve tedavileri yiyebilmeyi, konuşmayı, sosyalleşmeyi, insanlar arası ilişkileri, günlük aktiviteleri dolayısıyla yaşam kalitesini etkileyebilmektedirler.
Objectives: The first aim of this study was to assess the psychological, functional, behavioral and pain-related impacts of chronic periodontitis on patients. The second aim was to assess the impact of anxiety level, treatment region and some demographic characteristics such as; gender, age, education, socio-economic level on post-operative oral health-related quality of life.
Methods: Forty-three chronic periodontitis patients treated with periodontal surgery completed an oral health assessment index (GOHAI) in baseline and in post-operative period for seven days.
Results: It was found that the most considerable effect of periodontitis on patients’ life was psychological (2.60). The effect of gender on post-operative QoL was statistically significant (p<0.01) and female subjects had poorer post-operative oral healthrelated QoL for seven days. In addition, patients with higher anxiety level had poorer post-operative QoL. The relation between GOHAI subgroups and anxiety levels showed statistically significant positive correlation (p< 0.01).
Conclusion: Periodontal diseases and treatment can affect the ‘ability to eat, speak and socialize interpersonal relationships, daily activities, and therefore the ‘quality of life.

9.
Titanyum Tetraflorürün Farklı Adeziv Sistemlerin Kenar Sızıntısı Üzerine Etkisi
The Effect of Titanium Tetrafluoride on the Microleakage of Different Adhesive Systems
Zeynep Ergücü, Hüseyin Tezel, Esra UZER Çelik
Sayfalar 75 - 83
Amaç: Yüzde birlik titanyum tetraflorür solüsyonu uygulanan Sınıf V kavitelerde asitli ve kendinden asitli adeziv sistemlerin kenar sızıntısını incelemektir.
Yöntem: Yirmi bir adet insan üçüncü molar dişinin bukkal ve lingual yüzlerine standart Sınıf V kaviteler açıldı. Kaviteler 6 gruba ayrıldı. I- TiF4 + Asit + SE Bond, II- Asit + SE Bond, III- TiF4+SE Bond, IV- SE Bond, V- TiF4+Optibond, VI-Optibond. Tüm kaviteler rezin kompozitle restore edildi. Yüzde birlik metilen mavisinde 24 saat bekletilen dişlerin mikrosızıntıları x30 büyütmede incelendi. Veriler Kruskal-Wallis ve Mann-Whitney U testleriyle değerlendirildi.
Bulgular: TiF4 solüsyonu uygulaması, kullanılan adeziv sistemlerin oklüzaldeki mikrosızıntı değerlerini değiştirmedi (p>0,05). SE Bond’un asitsiz uygulandığı restorasyonlarda gingivaldeki sızıntıyı anlamlı şekilde artırdı (p<0,05). Optibond SoloPlus’ın ve SE Bond’un asitleme ile birlikte uygulandığı restorasyonlarda TiF4’ün gingival sızıntı skorlarını olumsuz yönde etkilemediği belirlendi (p>0,05).
Sonuç: İkincil çürüklerin engellenmesi amacıyla rezin kompozit restorasyonlar öncesinde, kavitelere asitleme ile birlikte titanyum tetraflorür uygulanmasının mikrosızıntıyı azaltabileceği düşüncesindeyiz.
Objectives: To investigate the effects of TiF4 solution on the microleakage of total-etch and self-etching adhesives to the enamel and dentin.
Methods: Class V cavities were prepared on the buccal and lingual surfaces of twenty one human third molar teeth. Cavities were assigned into 6 groups: I- TiF4 +Acid-etching + SE Bond, II- Acid-etching + SE Bond, III- TiF4 + SE Bond, IV- SE Bond, V- TiF4 +Optibond, VI-Optibond. All cavities were restored with resin composite. The microleakage was evaluated using 1% methylene blue at x30 magnification. The scores were compared with Kruskall-Wallis and Mann Whitney U tests.
Results: TiF4 did not change the occlusal microleakage scores (p>0,05) while it increased the gingival leakage of SE Bond without acid-etching (p<0,05). It did not adversely affect the gingival leakage when OptiBond and SE Bond were used with acid-etching (p>0,05).
Conclusion: We may conclude that TiF4 application with acid-etching may be useful in preventing secondary caries under resin composite restorations.

10.
Trombositten Zengin Plazmanın Farklı Konsantrasyonlarının Üç Farklı Hücre Üzerine Etkisi - Yeni in vitro yara iyileşmesi modeli
Effects of Various Consantrations of Platelet-Rich Plasma on Three Different Cell Types - A new in-vitro wound healing model
Fatih Arıkan, Sema Becerik, Şule Sönmez, İsmet Deliloğlu Gürhan
Sayfalar 85 - 92
Amaç: Trombositten zengin plazmanın (TZP) periodontal rejenerasyonda büyüme faktörü kaynağı olarak kullanılmasının iyi sonuçlar verdiği bildirilmiştir. Bu çalışmanın amacı, araştırma grubunca geliştirilen in vitro yara iyileşmesi modelinde trombin ve TZP’nin farklı konsantrasyonlarının gingival fibroblast (GF), periodontal ligament fibroblastı (PLF) ve osteoblastlar (OB) üzerindeki etkisini değerlendirmektir.
Gereç ve Yöntem: PLF, GF ve OB hücre kültürlerinde 5 mm çapında bir yara oluşturuldu. Hücre kuyuları beş gruba bölündü. Kontrol grubunda sadece Dulbecco’s modified Eagle’s medium (DMEM) kullanılırken, test gruplarında 1/3 veya 1/2 trombinli %0,5 TZP ve 1/3 veya 1/2 trombinli %0,1 TZP uygulandı. Çalışmanın 2., 5., 7., 9. ve 11. günlerinde her gruptaki hücreler hematoksilen eozin ile boyandı. Her bir zaman aralığında dijital tarama yapıldı ve sonuçlar yüzey alanının yüzdesi olarak değerlendirildi.
Bulgular: Diğer gruplarla karşılaştırıldığında 1/3 trombinli %0,1 TZP grubunda oluşturulan yara yüzeyi, hücreler tarafından daha kısa sürede kapatıldı. GF’lerin büyüme faktörüne yanıtı PLF yanıtından daha iyi bulundu. OB’lerin tüm konsantrasyonlarda kontrol grubundan ve diğer hücre gruplarından daha az artış gösterdikleri saptandı.
Sonuç: TZP periodontal hastalıklarda hasarlı bölgelerde yara iyileşmesini etkili bir şekilde destekleyebilir. Geliştirilmiş olan yara modeli gelecekte periodontal yara iyileşmesi çalışmalarında kullanılabilir.
Aim: The use of platelet-rich plasma (PRP) as a source of growth factors is reported to be beneficial for periodontal regeneration. The aim of this study was to evaluate the effects of different PRP and thrombin concentrations on gingival fibroblasts (GF), periodontal ligament fibroblasts (PLF) and osteoblasts (OB) in an in vitro wound model designed by the research group.
Materials and Methods: A wound with a diameter of 5 mm has been performed on PLF, GF and OB cell cultures. The cell wells were divided into five groups. The control group received only Dulbecco’s modified Eagle’s medium (DMEM), where the test groups received 0.5% PRP with 1/3 or 1/2 thrombin or 0.1% PRP with 1/3 or 1/2 thrombin. The cells in each group were stained with hematoxylin-eosine on days 2, 5, 7, 9 and 11. Digital screenings were performed on each time point and the results were interpreted by means of % surface area.
Results: PLF and GF cells covered the wound area earlier in the 0.1% PRP with 1/3 thrombin when compared with other groups and GF respond was better than PLF. OB group showed less proliferation than the control and the other cell groups at any concentration.
Conclusions: PRP might effectively promote wound healing at sites of injury in periodontal disease. The developed wound model may be utilized in future investigations of periodontal wound healing.

LookUs & Online Makale