e-ISSN 1302-7476
INTERNATIONAL ARCHIVES OF DENTAL SCIENCES - Int Arch Dent Sci: 44 (2)
Cilt: 44  Sayı: 2 - 2023
ARAŞTIRMA
1. 
Diş Rengindeki Restoratif Materyallerin Farklı İçeceklerde Bekletilmesi Sonrası Renk Stabilitelerinin ve Yüzey Pürüzlülüklerinin Değerlendirilmesi
Color Stabilities and Surface Roughnesses After Holding Assessment of Restorative Materials with Tooth Color in Different Beverages
Merve Abaklı İnci, Hazal Özer, Vasfiye Büşra Ercan
doi: 10.5505/eudfd.2023.60590  Sayfalar 93 - 99
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada farklı solüsyonlarda bekletilen kompozit, kompomer, rezin modifiye cam iyonomer siman (RMCIS), pediatrik prefabrik zirkonyum kron materyallerinde meydana gelen renk değişimi ve yüzey pürüzlülük değerlerinin incelenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamızda kompozit, kompomer ve RMCIS materyallerinden (10x3mm) toplam 210 örnek hazırlanmıştır. Pediatrik zirkonyum kronlar ise prefabrike olarak hazır bir şekilde kullanılmıştır. Örneklerin başlangıç renk değerleri spektrofotometre ile yüzey pürüzlülük değerleri ise profilometre ile ölçülmüştür. Daha sonra örnekler distile su (kontrol grubu), kola, vişne suyu, çilekli süt, demir şurubu ve iki farklı renklendirici içeren analjezik süspansiyon solüsyonlarına daldırılmış; 1.,7. ve 28. günlerde renk ölçümleri tekrarlanmıştır. Yüzey pürüzlülüğü (Ra) ve renk değişim değerleri (ΔEab) arasındaki farklar, iki yönlü varyans analizi (ANOVA) testi kullanılarak değerlendirilmiştir(p<0.05).
BULGULAR: 28 günlük değerlendirme sonucunda RMCIS materyalinde kompozit ve kompomer materyallerine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha fazla renk değişimi gözlenirken (p<0,05), pediatrik prefabrik zirkonyum kron materyallerinin renk değişim değerlerinde önemli bir fark görülmemiştir (p>0,05). Yüzey pürüzlülük değerlerinin hem materyal, hem solüsyon hem de materyal-solüsyon faktörlerinden istatistiksel olarak anlamlı düzeyde etkilendiği görülmüştür (p<0,05). En yüksek yüzey pürüzlülük değerleri ise kompozit grubunda gözlenirken; bunu RMCIS ve kompomer materyalleri izlemiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışma sonucunda diyetle alınan içeceklerin türünün restoratif materyallerin renk stabilitesine ve yüzey pürüzlülüğüne etkili olduğu; meydana gelen değişimlerin de maruziyet sürelerinden etkilendiği görülmüştür.

2. 
Daimi Birinci Molar Çekimi Endikasyonu Olan Çocuklarda Diş Çürüklerinin Değerlendirilmesi
Evaluation of Dental Caries in Children with an Indication for Permanent First Molar Extraction
Erva Güçlü, Ebru Hazar Bodrumlu, Simge Durmuşlar
doi: 10.5505/eudfd.2023.78736  Sayfalar 101 - 107
GİRİŞ ve AMAÇ: Süt molarlarda görülen çürüklerin daimi birinci molarlarda çürük oluşma riskini arttırdığı düşünülmektedir. Bu çalışmanın amacı, daimi birinci molar çekim endikasyonu konulmuş hastaların süt molarları ve daimi birinci molarlarındaki çürük düzeylerini değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 7-9 yaş arasında herhangi bir daimi birinci molar dişine çekim endikasyonu konulan 236 hastanın süt molar ve daimi birinci molar dişlerine ait Caries Assessment Spectrum and Treatment (CAST) indeksinden elde edilen kodları içeren muayene formları geriye dönük olarak incelendi. Değerlendirilen dişler arasında CAST kodlarının korelasyonunu belirlemek için Spearman's rho korelasyon katsayısı kullanıldı.
BULGULAR: Hastaların %70.8'inde çürük nedeniyle en az bir süt moların daha önceden kaybedilmiş olduğu belirlendi. Çekim endikasyonu konulan daimi birinci molarlar haricindeki daimi birinci molarların önemli oranda morbidite (%42,8) ve ciddi morbidite (%37,3) gösterdiği belirlendi. Daimi birinci molarlar ile komşu ikinci süt molarların CAST kodları değerlendirildiğinde, 16/55, 36/75, 46/85 için pozitif korelasyon bulundu.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Herhangi bir daimi birinci molar dişine çekim endikasyonu konulan çocukların hem süt hem de diğer daimi birinci molarlarının sağlık durumlarının çok düşük seviyede olduğu belirlendi.

3. 
Sertleşme Reaksiyonu Tamamlanan Farklı Kuafaj Materyallerinin Antibakteriyel Etkinliği
Antibacterial Activity of Different Pulp Capping Materials After Completed Setting Reaction
Dilek Akın, Mustafa Ateş, Çiğdem Atalayın Özkaya
doi: 10.5505/eudfd.2023.24392  Sayfalar 109 - 115
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı; sertleşme reaksiyonu tamamlanan farklı kuafaj materyallerinin Streptococcus mutans, Lactobacillus acidophilus ve Enterococcus faecalis’e karşı antibakteriyel etkinliğini incelemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada dört farklı kuafaj materyalinin (Dycal-Dentsply, TheraCal LC-Bisco, ProRoot MTA-Dentsply ve Biodentine-Septodont) sertleşme reaksiyonu sonrası antibakteriyel etkinliği agar-difüzyon yöntemiyle test edildi. Materyallerden üretici önerileri doğrultusunda, plastik kalıplarda standart disk şeklinde örnekler hazırlandı (n=6). Agarlı besiyerinde (Tyriptic Soy Agar-Merck) hazırlanan kuyucuklara örnekler yerleştirildi. 24, 48 ve 72 saatlik inkübasyon sonrası materyal çevresinde oluşan inhibisyon zonları ölçülerek antibakteriyel aktivite değerlendirildi.
BULGULAR: Test edilen kuafaj materyallerinden sadece Dycal grubunda 24, 48 ve 72. saatte Streptococcus mutans’a karşı sınırlı bir inhibisyon zonu (16±1 mm) oluşumu saptandı. Diğer gruplarda ise inhibisyon zonu oluşumu gözlenmedi (0 mm). Biodentine grubunda Enterococcus faecalis’e karşı sınırlı bir difüzyon izlenmesine rağmen, inhibisyon zonu oluşumu ile sonuçlanmadığı belirlendi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu in vitro çalışmanın sınırları dahilinde; test edilen kuafaj materyallerinin sertleşme reaksiyonu sonrası antibakteriyel aktivite göstermedikleri saptanmıştır. Sadece Dycal grubunda Streptococcus mutans’a karşı sınırlı bir inhibisyon zonu oluşumu gözlenmiştir. Kuafaj materyallerinin antibakteriyel etki mekanizmasının anlaşılması ve ideal kuafaj materyali arayışı doğrultusunda antibakteriyel etkinliği yüksek kuafaj materyali geliştirilmesi için ileri araştırmalar gereklidir.

4. 
Türkiye'de Dişhekimliği Öğrencilerinin Kanama Kontrolüne Yönelik Bilgi ve Tutumlarının Değerlendirilmesi: Ulusal Bir Araştırma
Assessment of the Dental Students' Knowledge and Attitudes Toward Bleeding Control in Turkey: A National Survey
Kevser Sancak, Mehmet Emre Yurttutan, Ozan Kaan Venedik, Serpil Altundoğan
doi: 10.5505/eudfd.2023.78309  Sayfalar 117 - 123
GİRİŞ ve AMAÇ: Ağız, Diş ve Çene Cerrahisi stajı için diş hekimliği fakültesi ders müfredatı kanama kontrolü, anormal kanamaya doğru müdahale, hemostatik ajan bilgisi ve bu konuda yapılan uygulamaları içermelidir. Bu çalışmada, farklı fakültelerden katılan bir grup Türk diş hekimliği öğrencisinin staj süresince klinik uygulama sonrası kanama müdahalesi, hemostatik ajanlar ve antikoagülanlar ile ilgili bilgi ve tutumlarının belirlenmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Eylül 2018 tarihinden Haziran 2019'a kadar diş hekimliği öğrencilerine üç bölümden oluşan bir anket verildi. Bölüm 1, sekiz soruyla öğrencilerin kanama müdahalesi yeterliliğini sorgulamaktadır. Bölüm 2, öğrencilerin hemostatik ajanlar hakkındaki bilgilerini üç soruyla değerlendirmektedir. Bölüm 3, öğrencilerin antikoagülanlarla ilgili bilgilerini dört soruyla ele almaktadır. Öğrencilerden kanama müdahalesi, hemostatik ajanlar ve antikoagülanlar hakkındaki bilgilerini 1 ila 5 arasında derecelendirmeleri istendi.
BULGULAR: Araştırmaya Türkiye'deki farklı üniversitelerden toplam 1150 öğrenci katılmıştır. Beşinci sınıf öğrencileri tüm sorularda daha iyi performans gösterdi ve toplam puanları istatistiksel olarak anlamlı derecede dördüncü sınıf öğrencilerinden daha yüksekti; erkek öğrenciler kendilerini kız öğrencilere göre daha yüksek puanlamışlardır. Öğrencilerin bilgi düzeyini ölçen 2. ve 3. bölümlerde yüzde oranları 1. bölümdekinden daha yüksek bulunmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Diş hekimliği öğrencilerinin kanama, hemostatik ajanlar ve antikoagülanlara karşı tutumu ve bilgisi orta seviyede bulunmuştur. Ayrıca gruptan bağımsız olarak elektrokoter kullanma becerisi tüm öğrencilerde zayıf olarak gözlemlenmiştir.

5. 
Gömülü Mandibular Üçüncü Molar Diş Çekimi Prosedürü Hakkında Bilgi Kaynağı Olarak Kullanılabilen YouTube™ Platformunun Değerlendirilmesi
Evaluation of YouTube™ Platform, which can be used as a source of information about the Impacted Mandibular Third Molar Tooth Extraction Procedure
Sefa Çolak, Aras Erdil
doi: 10.5505/eudfd.2023.93546  Sayfalar 125 - 130
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada YouTube™’ da Türkçe içerikli gömülü mandibular üçüncü molar diş çekimi prosedürü hakkındaki videoların değerlendirilmesi amaçlanmaktadır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Google Trends uygulamasıyla belirlenen üç anahtar kelime ile YouTube™ platformunda video aramaları gerçekleştirilmiştir. Bağımsız iki hakem tarafından değerlendirilen videolar kalitesine göre 4 kategoriye ayrılmıştır. İlaveten videolar GQS skorlarına göre sınıflandırılmıştır. Nicel verilerin değerlendirilmesinde Kruskal-Wallis ve Mann Whitney U testleri kullanılmıştır. Sınıflanmış nitel verilerin değerlendirilmesinde ki-kare (χ2) testi kullanılmıştır.
BULGULAR: Yükleme kaynağına göre videolar değerlendirildiğinde, 9 videonun doktorlar, 13 videonun diğer kullanıcılar tarafından yüklendiği gözlenmiştir. İçerik kalitesine göre videolar değerlendirildiğinde 9 videonun kötü, 9 videonun zayıf, 3 videonun iyi ve 1 videonun mükemmel kalitede bilgi içerdiği sonucuna ulaşılmıştır. Doktorların yüklediği videolarda izlenme oranlarının anlamlı bir şekilde daha yüksek olduğu gözlenmiştir (p: 0.03). GQS skorlarına göre yapılan sınıflandırmada, yüklenen kaynak ve video kalitesi arasında anlamlı bir ilişki gözlenmiştir (p: 0.028).
TARTIŞMA ve SONUÇ: YouTube™ platformunda gömülü mandibular üçüncü molar diş çekimi prosedürü ile ilgili Türkçe dil içerikli videoların büyük çoğunluğu bilgi kaynağı olarak yetersiz ve kalitesiz durumdadır. Sağlık profesyonellerinin ve kurumların bu platformlarda daha aktif yer alması ve içerik üretmesi, hastaların bilgilendirilmesi ve doğru yönlendirilmesi açısından önem taşımaktadır.

6. 
Universal adezivlerin çürükten etkilenmiş dentine mikro-makaslama bağlanma dayanımı; self-etch veya etch-and-rinse strateji?
Micro-shear bond strength of universal adhesives to caries-affected dentin; self-etch or etch-and-rinse strategy?
Nazire Nurdan Çakır Kılınç, Sezer Demirbuga, Ebru Nur Uçar, Hatice Büyükbaş, Melek Hilal Kaplan
doi: 10.5505/eudfd.2023.30164  Sayfalar 131 - 137
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, üç universal adezivin self-etch ve etch&rinse olarak kullanılarak çürükten etkilenmiş dentine mikro-makaslama bağlanma dayanımını araştırmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Toplam 180 adet kompozit silindir (her grupta n=20), self-etch ve etch&rinse olarak uygulanan üç universal adeziv, [All Bond Universal (ABU), Futura Bond Universal (FU), (Single Bond Universal (SBU).] ve üç geleneksel adeziv [Clearfil Tri-S Bond (TSB), Clearfil SE Bond (CSE), Single Bond 2 (SB2).] kullanılarak çürükten etkilenmiş dentine (Her bir dişte 2 adet rezin kompozit silindirik örnek olmak üzere toplam 90 insan alt çene azı dişi kullanıldı.) yapıştırıldı. Universal bir test cihazı kullanarak 5000 siklus termal döngü sonrasında örneklerin bağlanma dayanımını değerlendirmek için çapraz kafa hızı 0,5 mm/dk' da mikro-makaslama bağlanma dayanım testi uygulandı. Kopma yüzeyleri SEM altında incelendi. Veriler Two-way ANOVA ve Tukey's Post-hoc testleri kullanılarak analiz edildi.
BULGULAR: Asitle pürüzlendirme, FU’ nun bağlanma dayanımını önemli ölçüde artırırken (p=0.003), SBU’ nun bağlanma dayanımını önemli ölçüde azalttı (p=0.002) ve ABU’ nun bağlanma dayanımını değiştirmedi (p=1.00).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Universal adezivlerin çürükten etkilenmiş dentin üzerindeki asitle pürüzlendirme ve asitle pürüzlendirme olmadan bağlanma dayanımı, hangi universal adeziv sistemin kullanıldığına bağlıdır.

7. 
Alt Molar Dişlerde Hazırlanan MOD Kavitelerde Üç Farklı Yöntemle Yapılan Restorasyonların Maksimum Kırılma Kuvvetlerinin Karşılaştırılması
Comparison of the Maximum Fracture Forces of Restorations Made with Three Different Methods in MOD Cavities Prepared on Lower Molar Teeth
Esin Murrja, Ferit Özata
doi: 10.5505/eudfd.2023.04934  Sayfalar 139 - 146
GİRİŞ ve AMAÇ: Alt molar dişlerde hazırlanan standart MOD kavitelerde, farklı materyaller kullanılarak yapılan restorasyonların maksimum kırılma kuvvetlerini karşılaştırmalı olarak değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 30 adet alt molar diş rastgele üç gruba ayrıldı. Dişlere (derinlik, genişlik, basamak genişliği) 3 x 3,5 x 2,5mm ölçülerinde MOD kaviteler açıldı. Birinci gruptaki dişler (PK) Gaenial Bond ve Gaenial posterior kompozit, ikinci gruptaki dişler (FGK) Gaenial Bond, EverX Posterior ve Genial Posterior kompozit kullanılarak restore edildi. Üçüncü gruptaki dişlere (IK) Gradia indirek kullanılarak inley restorasyonlar hazırlandı. Termal siklüs işlemi uygulanan dişler universal test cihazına bağlandı ve kırılma değerleri ölçüldü. Veriler, SPSS 15.0 yazılımı kullanılarak tek yönlü varyans analizine (One-Way ANOVA) tabi tutuldu (p<0.05).
BULGULAR: Grupların ortalama maximum kırılma kuvveti değerleri en yüksek 2360,4 ± 453 N ile PK iken, en düşük 1988,9 ± 525 N ile IK olmuştur. Üç grubun aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Kırık tipleri incelendiğinde 1. Grupta (PK) 10 örneğin tamamında, 2. Grupta (FGK) 10 örneğin 3 tanesinde, 3. Grupta (IK) ise 10 örneğin 9 tanesinde tamir edilemeyecek düzeyde kırıklar oluştuğu gözlenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Üç grubun da dayanıklılık açısından başarılı bulunduğu ve MOD kaviteli alt molar dişlerde güvenle kullanılabileceği görüldü.

8. 
Farklı Mekanik Temizlik Yöntemlerinin İmplant Dayanak Yüzeylerine Etkisinin Karşılaştırılması: In Vitro Çalışma
Comparison of the Effect of Different Mechanical Cleaning Methods on Implant Abutment Surfaces: An In-Vitro Study
Tuğçe Orçan, Tuğba Türk, Pınar Meriç Kantar
doi: 10.5505/eudfd.2023.26566  Sayfalar 147 - 153
GİRİŞ ve AMAÇ: Farklı mekanik temizlik yöntemlerinin implant dayanak yüzeylerindeki etkinliklerinin in vitro olarak değerlendirilmesi ve yüzeylerde meydana getirdikleri değişikliklerin karşılaştırılması amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: İmplant dayanak yüzeylerini taklit etmek amacıyla 20 adet titanyum (Ti) iyileşme başlığı kullanıldı. Bukkal yüzü kırmızı, lingual yüzü yeşil mürekkeple boyanan iyileşme başlıkları sırayla analog bulunan alçı modele yerleştirildi ve bukkal yüze; metal (Gracey) küret, titanyum küret, metal uçlu ultrasonik kazıyıcı, plastik uçlu ultrasonik kazıyıcı ve eritrol+CHX tozunun kullanıldığı air abraziv sistem olmak üzere 5 mekanik temizlik yöntemi kullanıldı. Temizlenen iyileşme başlıklarının yüzeylerinde arta kalan mürekkep yüzdeleri renk analiz yazılımı ile hesaplandı. Yüzeyler Scanning Elecekton Microscopy (SEM) görüntüleri ile incelendi.
BULGULAR: Air abraziv sistem %91,63 ± 2,39 mürekkebi uzaklaştırmada en etkili yöntem oldu. Metal küret grubu %56,99 ± 1,61 mürekkebi uzaklaştırmada en az etkinlik gösterdi. SEM analizinde, metal ve titanyum küretler ile ultrasonik kazıyıcı grupları yüzeylerde belirgin hasara neden oldu. Air abraziv sistemin yüzeylerde en az hasara neden olan yöntem olduğu görüldü.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Air abraziv sistem %91,63 ± 2,39 mürekkebi uzaklaştırmada en etkili yöntem oldu. Metal küret grubu %56,99 ± 1,61 mürekkebi uzaklaştırmada en az etkinlik gösterdi. SEM analizinde, metal ve titanyum küretler ile ultrasonik kazıyıcı grupları yüzeylerde belirgin hasara neden oldu. Air abraziv sistemin yüzeylerde en az hasara neden olan yöntem olduğu görüldü.

OLGU SUNUMU
9. 
Nekrotik Persiste Süt Molar Dişte Rejeneratif Endodontik Tedavi: Bir Olgu Sunumu
Regenerative Endodontic Treatment of a Necrotic Persistent Primary Molar: A Case Report
İzel Karadede, Müge Erbay Mola, Dilşah Çoğulu
doi: 10.5505/eudfd.2023.68542  Sayfalar 155 - 158
Giriş: Rejeneratif endodontik tedavi, nekrotik persiste süt dişlerinde geleneksel kanal tedavisine başarılı bir alternatiftir.
Olgu Sunumu: 12 yaşında erkek hastada mandibuler sağ ikinci premolar dişin konjenital eksikliği ve mandibuler sağ süt molar dişinde inatçı periapikal radyolüsensi ve mobilite saptandı. Hastaya iki seanslı rejeneratif endodontik tedavi protokolü uygulandı. Kanal giriş kavitesi açıldı ve 20 ml %1,5’lik NaOCl ve ardından serum fizyolojik ile irrige edildi. Ca(OH)2 uygulandı ve diş geçici olarak restore edildi. İki hafta sonra, serum fizyolojik solüsyonu ile Ca(OH)2 uzaklaştırıldı ve her kanal 20 ml %17’lik EDTA ile irrige edildi. Periapikal bölgeden kanama apeksin 1-2 mm ötesinde K-file eğe ile sağlandı. Mine sement birleşiminin yaklaşık 2 mm altında bir kan pıhtısı oluşumundan sonra kanal ağızları MTA ile kapatıldı. Dişler kompozit restorasyon ile restore edildi. 22 aylık klinik ve radyografik takip sonucunda periapikal lezyonda ve lamina durada iyileşme gözlendi. Diş asemptomatikti ve soğuk testine pozitif yanıt alındı.
Sonuç: Nekrotik persiste süt dişlerinde rejeneratif endodontik tedavi, geleneksel kök kanal tedavisine alternatif olarak düşünülebilmektedir.

10. 
İrreversibl Pulpitis Tanısı Konmuş İmmatür Daimi Dişte Tam Pulpotomi ve Apeksogenezis: Olgu Sunumu
Complete Pulpotomy and Apexogenesis in Immature Permanent Tooth Diagnosed as Irreversible Pulpitis: A Case Report
Ilgın Akçay, Kübra Karakaya
doi: 10.5505/eudfd.2023.77044  Sayfalar 159 - 162
Bu olgu raporunun amacı, geri dönüşümsüz pulpitis belirti ve semptomları gösteren genç daimi azı dişinde tam pulpotominin bir yıl sonundaki başarısını tanımlamaktır. Tedavi öncesi yapılan klinik değerlendirmede, sol mandibular daimi ikinci molar dişte derin bir çürük lezyonu saptandı. Hasta, kendiliğinden başlayan ani, keskin bir ağrının, sıcakta ve soğukta şiddetlendiğini bildirdi. Dişten elektrik vitalite testine pozitif cevap alındı ve soğuk testi yapıldığında ağrının devam ettiği gözlendi. Radyolojik muayenede dişin apeksinin kapanmadığı ve kuronda derin bir çürük lezyonu olduğu gözlendi. Klinik ve radyolojik değerlendirme sonunda, geri dönüşümsüz pulpitis tanısı kondu. Çürüğün uzaklaştırılması sırasında pulpa perfore oldu. Koronal pulpa dokusu kanal ağızları seviyesinde ampute edildi. Kanama steril serum fizyolojik solüsyonu emdirilmiş pamuk pelet kullanılarak altı dakika içinde durduruldu. MTA ile kalan pulpa dokusu örtülendikten sonra, diş kompozit rezin ile restore edildi. Pulpotomi yapılmış molar diş, on iki aylık takip sonunda, asemptomatik ve klinik olarak fonksiyonda idi. Ayrıca, radyografik kontrolde, köklerin etrafındaki periodontal dokuların sağlıklı olduğu ve kök gelişiminin tamamlandığı gözlendi. Geri dönüşümsüz pulpitis tanısı konmuş, kök gelişimi tamamlanmamış genç, daimi dişlerde tam pulpotomi, kanal tedavisine kıyasla daha az invaziv bir tedavi seçeneği olabilir.

ARAŞTIRMA
11. 
Bukkal Bölgede Minör Tükürük Bezi Kökenli Adenomatoid Hiperplazi: Olgu Sunumu ve Literatür Taraması
Adenomatoid Hyperplasia of Minor Salivary Glands in the Buccal Region: Case Report and Review of Literature
Elif Aslan, M.bengü Erden Sahin, Esin Alpöz, Dilara Özyiğit Büyüktalancı
doi: 10.5505/eudfd.2023.54227  Sayfalar 163 - 167
Adenomatoid hiperplazi, minör tükürük bezlerinin nadir görülen lokalize non-neoplastik ve asemptomatik hiperplazisidir. Etiyolojisi kesin tanımlanmamış olmakla birlikte lokal travmanın bu lezyonun gelişiminde etkin rol aldığı düşünülmektedir. Minör tükürük bezi kaynaklı adenomatoid hiperplazi en sık palatal bölgede, daha az sıklıkla bukkal mukozada, labial mukozada ve retromolar bölgede izlenmektedir. Ultrasonografi (USG), diğer yumuşak doku lezyonlarının ayırıcı tanısında olduğu gibi, adenomatoid hiperplazinin ayırıcı tanısında da yardımcı bir görüntüleme yöntemi olarak rol oynamaktadır. Ancak kesin tanının koyulabilmesi için histopatolojik incelemeye başvurulması gerekmektedir. Adenomatoid hiperplazinin tedavisi lokal anestezi altında ekzisyon yoluyla gerçekleştirilmekte ve cerrahi sonrası nüks genellikle gözlenmemektedir. Oral kavitede nadir olarak görülmesine karşın adenomatoid hiperplazi lezyonlarının fark edilmesi ve detaylı olarak incelenmesi, benzer klinik görünüme sahip başka nodüler lezyonların ve tükürük bezi kaynaklı neoplazilerin adenomatoid hiperplaziden ayrımı açısından önem taşımaktadır. Bu olgu sunumunda, 70 yaşında kadın hastanın sağ bukkal mukozasında saptanan adenomatoid hiperplazi olgusu, klinik, ultrasonografik ve histopatolojik bulgularıyla birlikte tartışılmaktadır.

OLGU SUNUMU
12. 
Geniş Periapikal Lezyonlu Dişlerin Endodontik Tedavileri: İki Olgu Sunumu
Endodontic Treatment of Teeth with Large Periapical Lesions: Two Case Reports
Gözde Kandemir Demirci
doi: 10.5505/eudfd.2023.88156  Sayfalar 169 - 172
Bu olgu sunumlarının amacı kist benzeri geniş periapikal lezyona sahip dişlerin cerrahi olmayan kök kanal tedavilerinin anlatılmasıdır. Geniş periapikal lezyonlu dişlerin tedavisi; geleneksel cerrahi olmayan kök kanal tedavisinden, apikal cerrahiye ve hatta çekime kadar değişebilmektedir. İlk seçenek olarak geniş periapikal lezyona sahip dişlerin tedavisinin ortograd kök kanal tedavisi ile yapılması gerektiği düşünülmektedir. Kanal içi medikament olarak kullanılan kalsiyum hidroksitle yapılan endodontik tedavinin, uzun dönem takiplerde başarılı sonuçlar verdiği bildirilmektedir. Bu olgu bildiriminde, geniş kist benzer periapikal radyolüsensiye sahip dişlerin cerrahi olmayan endodontik tedavileri anlatıldı. Konservatif bir tedavi yaklaşımı öncelikli ve akılcı bir tedavi yaklaşımıdır ve kist benzeri geniş periapikal lezyonlu dişlerde, öncelikli tedavi yaklaşımının endodontik tedavi olması gerektiği ve bu tedavi şeklinin başarılı sonuçlar verdiği gösterilmiştir.

DERLEME
13. 
Ortodonti Tedavi Esnasında Uygulanan İnterproksimal Mine Aşındırma (Stripping) Uygulamaları
Interproximal Enamel Reduction (Stripping) Techniques in Orthodontic Treatment
Ezgi Cansu Fırıncıoğulları, Aslıhan Mediha Erdinç
doi: 10.5505/eudfd.2023.60243  Sayfalar 173 - 179
Diş ve çene boyutu arasındaki uyumsuzluklara bağlı olarak oluşan dental çapraşıklıkları gidermek ve daha düzgün dizilmiş dişler elde etmek için ortodontik tedavi uygulaması, hastaya ve sağlığına faydalı olmak amacıyla tercih edilen en yaygın yöntemlerden biridir. Bu tedavide gerekli olan yer ihtiyacını elde etmek için; diş çekimi, dental ya da iskeletsel genişletme, protrüzyon, distalizasyon ve IPR (interproksimal mine aşındırılması, stripping) gibi uygulamalar yapılabilmektedir. Interproksimal mine aşındırması, dişlerin mesial ve distal kontak yüzeylerinden minenin kontrollü bir şekilde aşındırma yapılarak ortadan kaldırılmasına verilen işlemin adıdır. Bu yöntem 1944 yılında Ballard tarafından literatüre kazandırılmıştır. Diş çekimi ile yapılan bir tedaviye göre daha hızlı bir ortodontik tedavi sunması ve hasta için diş çekimine nazaran daha konforlu ve tolere edilebilir olması sebebiyle, günümüzde hafif ve orta düzeydeki dental çapraşıklıkların tedavisinde yaygın olarak tercih edilmektedir. Sadece yer sağlamak amacıyla değil aynı zamanda bolton fazlalıklarından kaynaklanan problemlerin giderilmesi, spee eğrisinin düzeltilmesi, yuvarlak formdaki dişlerin kontak noktalarının düzenlenerek ideal diş formuna yaklaştırılması, dental arkın stabilizasyonunun arttırılması ve karanlık siyah üçgenlerin giderilmesi gibi amaçlarla klinisyenler tarafından günlük klinik pratikte yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu derlemenin amacı interproksimal mine aşındırma (stripping, IPR) işlemini, işlemin yapılması için kullanılacak teknikleri ve işlem esnasında ya da sonrasında oluşma ihtimali olabilen komplikasyonları açıklayarak okuyuculara bilgi vermektir.

14. 
Çocuk Diş Hekimliğinde Bilgisayar Destekli Lokal Anestezi Uygulamaları
Computer-Controlled Local Anesthesia in Pediatric Dentistry
Sevgi Arabulan, Özant Önçağ
doi: 10.5505/eudfd.2023.37097  Sayfalar 181 - 186
Dental tedaviler sırasında oluşan ağrı ve anksiyetenin yönetimi klinik pratiği açısından önem taşımaktadır. Lokal anestezi uygulamaları sırasında oluşan ağrı, birçok hastada diş hekimi korkusunun oluşmasının ana nedenidir. Bunu engellemek amacıyla son yıllarda birçok alternatif yöntem keşfedilmiştir. Bilgisayar destekli lokal anestezi sistemleri, lokal anestezi uygulamaları sırasında ağrının azaltılması ve daha konforlu bir tedavi uygulanması amacıyla geliştirilmişlerdir. Bu derlemenin amacı, bilgisayar destekli lokal anestezi sistemleri hakkında genel bir bakış açısı sunmaktır.

LookUs & Online Makale