e-ISSN 1302-7476
Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Dergisi - EÜ Dişhek Fak Derg: 43 (1)
Cilt: 43  Sayı: 1 - 2022
ARAŞTIRMA
1.
Ebeveynlerin Çocuklarda Süt ve Daimi Diş Yaralanmaları Hakkındaki Bilgi Düzeyi ve Tutumunun Değerlendirilmesi
Evaluation of Parental Knowledge Level and Attitude Toward Primary and Permanent Tooth Injuries in Children
Aslı Soğukpınar Önsüren, Merve Mutluay, Abidin Talha Mutluay
doi: 10.5505/eudfd.2022.73383  Sayfalar 1 - 9
GİRİŞ ve AMAÇ: Dental travmanın önlenmesi ve travma sonrası sürecin yönetilmesi; yeterli bilgi, hızlı karar verme ve acil eylem yeteneği
gerektirir. Ebeveynlerin dental travmanın önlenmesi ve travma anında atılacak adımlar hakkında yeterli bilgi ve farkındalığa sahip
olmasıyla oluşabilecek komplikasyonlar engellenebilir. Bu çalışmanın amacı ebeveynlerin çocuklarda süt ve daimi diş yaralanmaları
hakkındaki bilgi düzeyi ve tutumlarını araştırmaktadır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya çocukları için Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi Pedodonti Anabilim
Dalına rutin diş muayenesi ve tedavisi için başvuran 300 ebeveyn dahil edildi. Ebeveynlerin bilgilendirilmiş gönüllü olur formunu
imzalamaları ve anket formlarını yanıtlamaları beklendi.
BULGULAR: Dental travma hakkında bilgi düzeyini ölçen soruların tamamı için ebeveynlerin doğru cevap yüzdesi %67,8’dir. Ebeveynlerin
%97,67'si daha önce dental travma hakkında eğitim almadığını bildirmiştir. Ebeveynlerin %80’i diş yaralanmaları hakkında daha fazla
bilgi elde etmek istediğini, %13,67’ü ise bu konuda kararsız olduğunu belirtmiştir. Ebeveynlerin süt dişi intrüzyonu, daimi diş kron kırığı
ve avülsiyonunun tedavisi hakkında bilgi düzeyi ise yetersiz bulunmuştur.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Ebeveynlerin dental travma konusundaki bilgi düzeyi, yaş ve cinsiyet kriterlerinden bağımsız olarak yetersizdir.
Yaralanmayı takiben diş hekimine başvurma bilincine sahip olmaları ve travma ile ilgili eğitime ilgi duymaları olumlu bir bulgudur.
INTRODUCTION: Prevention of dental trauma and management of post-traumatic process requires sufficient knowledge, rapid decision
making and immediate action ability. Complications canmay be prevented by the parents having sufficient knowledge and awareness
about the prevention and management of dental trauma. The aim of this study is to investigate parents' knowledge level and attitudes
about primary and permanent tooth injuries in children.
METHODS: The study included 300 parents who consulted for routine dental investigation and treatment to the Kahramanmaras Sutcu
Imam University Faculty of Dentistry Paediatric Dentistry for their children. Parents were expected to sign the informed volunteer
consent form and respond to the questionnaire forms.
RESULTS: The percentage of correct answers of the parents is 67.8% for all the questions that measure the knowledge level towards
dental trauma. 97.67% of parents reported that they had not received any education towards dental trauma. 80% of parents stated
that they wanted to get more information about dental injuries, while 13.67% stated that they were undecided about this. The
knowledge level of the parents regarding to the treatment of primary tooth intrusion, permanent tooth crown fracture and avulsion was
found insufficient.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Parents' knowledge level towards dental trauma is insufficient regardless of age and gender criteria. It is
a positive finding that they were aware of refer to the dentist following the injury and interested in education about trauma.

2.
Kalsiyum Hidroksit-İyodoformla Yapılan Alt Çene Süt Molar Kanal Tedavilerinin Başarısı: Retrospektif Radyolojik İnceleme
Retrospective Evaluation of the Success of Calcium Hydroxide-Iodoform-Containing Canal Paste in Primary Teeth
Sibel Acar Ezberci, Esra Özgöçmen
doi: 10.5505/eudfd.2022.99267  Sayfalar 11 - 18
GİRİŞ ve AMAÇ: Süt dişi kanal tedavisi çürük ya da travma nedeniyle gelişen irreversible pulpitis ya da nekroz varlığında süt dişini daimi diş sürünceye kadar sağlıklı olarak fonksiyonda tutmak için uygulanmaktadır. Süt dişi kanal tedavisinde kullanılan çok çeşitli kanal dolgu materyalleri bulunmaktadır. Günümüzde en çok kalsiyum hidroksit içerikli kanal dolgu materyalleri tercih edilmektedir. Kalsiyum hidroksit ve iyodoform içeren kanal dolgu materyaliyle alt çene süt molar dişlere yapılmış kanal tedavilerinin radyografik başarısının retrospektif olarak değerlendirilmesidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 01.04.2016-01.06.2019 tarihleri arasında kliniğimize başvuran 3-10 yaş aralığındaki hastalara ait süt dişi kanal tedavisi uygulanmış en az 3 aylık takibi olan 232 alt çene süt molar diş çalışmaya dahil edilmiştir. Başlangıç, bitiş ve takip röntgenleri lezyon ve patolojik rezorpsiyonlara göre başarılı ve başarısız olarak değerlendirilmiştir. Veriler %95 güven aralığında, anlamlılık derecesi 0,05 olmak üzere Mann-Whitney U, ki kare, Pearson korelasyon analizi kullanılarak değerlendirilmiştir.
BULGULAR: İncelenen radyografilerde başarı yüzdesi %75 olarak tespit edilmiştir. Takip sürecinde dişlerin %12,1’inde iç rezorpsiyon, %33,2’sinde dış rezorpsiyon gelişimi gözlenmiştir. Takiplerde dişlere çekim endikasyonu konması, lezyon oluşumu, iç ve dış rezorpsiyon gelişimi ile kanalların dolum niceliği arasında anlamlı ilişki olmadığı tespit edilmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Literatürdeki pek çok çalışma gibi çalışmamızın sonuçları süt dişlerine uygulanan kanal tedavilerinin yüksek başarı oranına sahip olduğunu göstermiştir.
INTRODUCTION: Pulpectomy can keep primary teeth healthy and functional until the permanent tooth eruption when the pulp is affected irreversibly/necrosed due to caries/trauma. There is a wide variety of paste materials used in pulpectomy. Currently, the most preferred material is calcium-hydroxide pastes. The aim of this study is to evaluate the radiographic success of root-canal treatments performed on mandibular-primary molar teeth using calcium-hydroxide-iodoform containing paste retrospectively.
METHODS: 232 mandibular primary molar teeth with root-canal treatment in 3-10 year-old patients who applied to our clinic between 01.04.2016-01.06.2019 were included in the study. Initial, final, follow-up X-rays were evaluated as successful/unsuccessful according to lesion and pathological resorptions. Data were analyzed by Mann-Whitney U test, Chi-square and Pearson’s correlation tests with %95 confidence and p value was 0,05.
RESULTS: The success rate according to the radiographs was 75%. During the follow-up period, it was observed that 12,1% of the teeth had internal resorption and 33,2% had external resorption. There was no significant correlation between the indication of tooth extraction, lesion, internal and external resorption formation, and the amount of filling of the canals.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In accordance with the literature, the results of our study showed that root canal treatments in primary teeth have a high success rate.

3.
Farklı Formlarda Zirkonyum Oksit Nanopartikülleri İlave Edilmesinin ve Yaşlandırmanın Otopolimerizan Akrilik Rezinlerin Renk Stabilitesi, Su Emilimi ve Çözünürlüğüne Etkisi
Effect of Adding Different Forms of Zirconium Oxide Nanoparticles and Aging on Colour Stability, Water Sorption, and Solubility of Autopolymerizing Acrylic Resins
Zeynep Şahin, Gülfem Ergün, Ayşe Seda Ataol
doi: 10.5505/eudfd.2022.79663  Sayfalar 19 - 28
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmada, farklı formlarda (kübik ve tetragonal) zirkonyum oksit nanopartikül (nano-ZrO2) ilave edilmiş protez kaide materyallerinin ısıl çevrim sonrası renk stabilitesinin, su emiliminin ve çözünürlüğünün değerlendirilmesi amaçlanmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: İki farklı formdaki nano-ZrO2, silan bağlama ajanı ile modifiye edildikten sonra ağırlıkça %1 oranında PMMA tozuna ilave edildi. Kimyasal olarak polimerize olan akrilik kaide materyali [Meliodent (Grup M), Paladent (Grup P)] ile hazırlanan test örnekleri üç alt gruba ayrıldı (%1 kübik nano-ZrO2, %1 tetragonal nano-ZrO2 ve nano-ZrO2 ilave edilmemiş). Her bir alt gruptan 10 adet olmak üzere toplam 240 örnek hazırlandı. Test örneklerinin yarısı kontrol grubu olarak distile suda bekletildi. Diğer yarısına ise, ısıl çevrim uygulandı. Renk ölçümleri için spektrofotometre, su emilimi ve çözünürlüğü için desikatör cihazı kullanılarak veriler elde edildi. Tüm test örneklerinin verileri istatistiksel olarak değerlendirildi.
BULGULAR: Kübik ve tetragonal nano-ZrO2 ilave edilmiş Grup M’de, distile suda bekletilen test örnekleri ısıl çevrim uygulanmış test örnekleri ile karşılaştırıldığında, renk değişimi daha yüksek bulunmuştur (p <0,05). Kübik nano-ZrO2 ilave edilmiş Grup P su emilimi ve çözünürlüğü verileri, Grup M’den istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yüksek değerler vermiştir (p<0,05). Tetragonal nano-ZrO2 ilave edilmiş her iki test gruplarında ise, ısıl çevrim uygulaması sonrasında su emilimi ve çözünürlüğü değerleri artmıştır (p<0,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Kübik ve tetragonal nano-ZrO2 ilave edilmiş her iki test grubu da klinik olarak kabul edilemez renk değişimi göstermiştir (ΔE> 3.7). Su emilimi ve çözünürlüğü sonuçlarına göre, tetragonal nano-ZrO2 ilavesinin doldurucu olarak kaide materyallerinde kullanımı önerilebilmektedir.
INTRODUCTION: In this study was aimed to evaluate the color stability, water sorption and solubility of denture base materials added with different forms (cubic and tetragonal) zirconium oxide nanoparticles (nano-ZrO2) after thermocycling.
METHODS: After two different forms of nano-ZrO2 were modified with silane coupling agent, they were added to PMMA powder by 1 % in weight. Test specimens prepared with chemically polymerized acrylic resins [Meliodent (Group M), Paladent (Group P)] were divided into three subgroups (1% cubic nano-ZrO2, 1% tetragonal nano-ZrO2 and without nano-ZrO2). A total of 240 specimens, including 10 from each subgroup, were prepared. Half of the test specimens were stored in distilled water as control group. While the other half, the thermal cycle was applied. The data were obtained using spectrophotometer for color measurements and desiccator device for water sorption and solubility. The data of all test specimens were evaluated statistically.
RESULTS: In cubic and tetragonal nano-ZrO2 added Groups M, the color change of test specimens stored in distilled water was found to be higher when compared with those of the thermocycling (p<0.05). The water sorption and solubility results of the cubic nano-ZrO2 added Group P gave statistically significantly higher values than the Group M (p<0,05). In both tetragonal nano-ZrO2 added test groups, water sorption and solubility values increased after thermocycling (p<0,05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Both cubic and tetragonal nanoparticles added test groups displayed clinically unacceptable color change (ΔE> 3.7). Based on the results of water sorption and solubility, the addition of the tetragonal nano-ZrO2 may be recommended for use in base materials as a filler.

4.
Farklı Konum Açıları Kullanılarak Kuru Kafadan Elde Edilen Panoramik Radyografi Görüntülerinde Vertikal Boyutun Değerlendirilmesi
Evaluation of Vertical Dimension in Panoramic Radiographic Images Obtained from Dry Skull Using Different Position Angles
Bilgün Çetin, Faruk Akgünlü
doi: 10.5505/eudfd.2022.18199  Sayfalar 29 - 37
GİRİŞ ve AMAÇ: Çeşitli baş konumlandırma hatalarıyla alınan panoramik radyografilerde vertikal magnifikasyon katsayısının(MK), çenelerin farklı bölgelerinde ve alveolar kemik seviyelerinde ne kadar değiştiğinin tespitidir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Kuru kafa model üzerindeki 28 diş bölgesindeki alveolar kemiğin üç seviyesine eşit aralıklarla eş boyutlarda çelik küreler yerleştirilip ideal konum ile horizontal, sagittal ve koronal düzlemlerde açılandırmalarla toplam 15 adet dijital panoramik radyografi elde edildi. Daha sonra görüntülerdeki kürelerin vertikal boyutları tam ortalarından dikme indirilerek aynı gözlemci tarafından iki kez ölçüldü.
BULGULAR: Toplamda 2520 adet ölçüm elde edildi. İki ayrı zamanda elde edilen ölçümler arasında yüksek uyum bulundu(Sınıf içi korelasyon katsayısı=0.986). İdeal konum ile diğer konumlar arasında bölgelere göre istatistiksel olarak fark bulundu(p<0.05). Alveolar kemik seviyeleri bakımından ise normal konumda bir fark yokken diğer konumlarda istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur(p<0.05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Baş konumlandırmadaki ufak hatalarla alınan panoramik radyografilerde bile vertikal MK bölgelere göre düzensiz olarak değişmektedir. Bu sebeple başın konumlanmasına azami dikkat göstermek gerekmektedir. Ayrıca ideal konumda, alt çenedeki MK’nin üst çeneye göre daha az olduğu ve üretici firma tarafından verilene daha yakın olduğu saptanmıştır. Bu nedenle üretici firmaların vermiş olduğu MK dikkate alınarak ideal konumdaki panoramik radyografi görüntülerinde vertikal ölçümler yapılabilir.
INTRODUCTION: Determination of how to change the vertical magnification coefficient(MC) in panoramic radiographs with various head position errors in different regions and alveolar bone levels of jaws.
METHODS: Steel spheres of same size were equally spaced to three levels of alveolar bone in 28 teeth regions on a skull model and a total of 15 panoramic radiographs were obtained with ideal position and angulation in the horizontal, sagittal and coronal planes. Then, the vertical dimensions of the spheres were lowered from the center to the vertical and measured twice by the observer.
RESULTS: A total of 252 measurements were obtained. High concordance was found between the two measurements(interclass correlation coefficient= 0.986). There was a statistically significant difference in MC between ideal and other positions in terms of the regions(p <0.05). For alveolar bone levels, there was no difference in the normal position, while a statistically significant difference was in the other positions(p< 0.05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Even panoramic radiographs with minor errors of position, MC varies irregularly. Besides, in the ideal position it was found MC in mandibula was less than maxilla and was closer to given by the manufacturer. Therefore, considering the MC given by manufacturers, vertical measurements can be performed on ideal panoramic radiographs.

5.
Üniversite Son Sınıf Öğrencilerinde Diş Travması ve Avülsiyon Yönetimi Bilgisi
Knowledge of Dental Trauma and Avulsion Management among Senior Year University Students
Seçil Çalışkan, Ebru Delikan, Sena Ayyıldız, Ebru Şenyiğit
doi: 10.5505/eudfd.2022.87894  Sayfalar 39 - 45
GİRİŞ ve AMAÇ: Diş travması, prognozu geçen zamana bağlı olarak değişen önemli ve yaygın bir ağız sağlığı sorunudur. Bu çalışma, farklı fakültelerdeki üniversite son sınıf öğrencilerinin diş travması ve avülsiyon yönetimi konusundaki bilgi düzeylerini değerlendirmek amacıyla yapılmıştır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada örneklem büyüklüğü, G * Power yazılımı kullanılarak belirlendi. Üniversite son sınıf öğrencilerine e-posta veya sosyal medya aracılığıyla 21 maddelik bir anket gönderildi. Bilgi düzeyini değerlendirmek için standart bir puanlama yöntemi kullanıldı. Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistikler, ki kare ve Kruskal-Wallis testleri kullanıldı.
BULGULAR: Çalışmaya üç yüz otuz yedi son sınıf öğrencisi (106 diş hekimliği, 122 tıp ve 109 eğitim) dahil edildi. Yanıt oranı % 76 idi. Katılımcıların çoğu diş yaralanmalarının acil bir durum oluşturduğunu belirtmiştir (% 93,2). Medyan bilgi puanları açısından değerlendirildiğinde, dört gruptaki öğrenciler diş hekimliği> tıp> eğitim olarak sıralanmıştır. Avulsiyon vakalarında süt dişleri daimi dişlere göre daha yüksek oranda doğru olarak tanımlanmıştı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Genel olarak, üniversite son sınıf öğrencilerinin avülsiyonla ilgili acil durumlara ilişkin bilgileri istenen düzeyde değildir. Lisans müfredatındaki travma yönetimi farkındalığının acil olarak geliştirilmesi gerekmektedir.
INTRODUCTION: Dental trauma is an important and common oral health problem, the prognosis of which varies, depending on the time elapsing. This study was carried out to evaluate levels of knowledge of dental trauma and avulsion management among senior students in different faculties.
METHODS: The sample size was determined using G*Power software. A 21-item questionnaire was sent to senior students via e-mail or social media. A standardized scoring method was used to assess the knowledge level. Descriptive statistics, and the chi square and Kruskal–Wallis tests were used for data evaluation.
RESULTS: Three hundred thirty seven senior university students (106 dentistry, 122 medicine and 109 education) were enrolled in the study. The response rate was 76%. Most of the participants stated that dental injuries constitute an emergency condition (93.2%). In terms of median knowledge scores, the university students in the four groups were ranked as dentistry> medicine> education. The primary tooth was identified at a higher rate than the permanent tooth in cases of avulsion.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In general, senior university students’ knowledge concerning avulsion emergencies is not at the desired level. Awareness of trauma management in the undergraduate curriculum needs to be improved as a matter of urgency.

6.
Beyazlatıcı Diş Macunlarının Sitotoksisitesinin Değerlendirilmesi
Evaluation of Cytotoxicity of Toothpastes with Whitening Effect
Türkay Kölüş, Ayşe Canan Tutku Celik, Hayriye Esra Ülker
doi: 10.5505/eudfd.2022.87004  Sayfalar 47 - 52
GİRİŞ ve AMAÇ: Beyazlatıcı etki gösteren diş macunlarının kullanımları içinde bulunduğumuz dönemde sürekli artma eğilimdedir. Bu diş macunlarının beyazlatıcı etken maddelerine bağlı olarak toksik etkileri normal diş macunlarına göre yüksek olabilmektedir. Bu çalışmanın amacı piyasada bulunan beyazlatıcı etki gösteren farklı dört diş macunun sitotoksisitesini XTT yöntemi ile L929 hücreleri üzerinde in vitro olarak değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada test edilecek olan beyazlatıcı etki gösteren Signal Expert Protection Beyazlık (Unilever, Londra, İngiltere), Signal White Now (Unilever, Londra, İngiltere), Colgate Optic White Parıldayan Beyazlık (Colgate-Palmolive, New York, ABD) ve Sensodyne Truewhite (GlaxoSmithKline, Londra, İngiltere) diş macunlarının muhtelif konsantrasyonları hazırlandı. Hazırlanan konsantrasyonlar 96 kuyucuklu hücre kültür kabı içerisindeki L929 hücre kültürlerine 200 μl eklendi ve hüre kültür kapları 24 saat inkübatörde bekletildi. XTT [2,3-Bis(2-metoksi-4-nitro-5-sulfofenil)-2H-tetrazolyum] testi ile L929 hücrelerinin canlılık oranları belirlendi. Shapiro-Wilk tek yönlü varyans ve Tukey testleri ile istatistiksel analiz yapıldı.
BULGULAR: İstatistiksel inceleme sonucunda Sensodyne Truewhite’ın 1/8 konsantasyonu hariç tüm diş macunlarının tüm konsantrasyonları sitotoksik bulunmuştur. Diş macunlarının sitotoksisite sıralaması Sensodyne Truewhite<Colgate Optic White Parıldayan Beyazlık<Signal White Now<Signal Expert Protection şeklindedir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Test edilen tüm beyazlatıcı diş macunlarında sitotoksik etki görülmüştür. Kullanımlarında dikkatli olunması önerilmektedir.
INTRODUCTION: The use of whitening toothpastes is constantly increasing in the current period. Due to the whitening active ingredients of these toothpastes, their toxic effects may be higher than normal toothpastes. The aim of this study is to evaluate the cytotoxicity of four different whitening toothpastes on L929 cells by XTT method in vitro.
METHODS: Various concentrations were prepared from whitening toothpastes to tested in study; Signal Expert Protection Beyazlık (Unilever, London, England), Signal White Now (Unilever, London, England), Colgate Optic White Parıldayan Beyazlık (Colgate-Palmolive, New York, USA) and Sensodyne Truewhite (GlaxoSmithKline, London, England). 200 μl of prepared concentration was added to L929 cell cultures in 96-well plates and the well plates were kept in an incubator for 24 hours. Viability of L929 cells were determined by XTT [2,3-Bis(2-methoxy-4-nitro-5-Sulfophenyl)-2H-tetrazolium] test. Shapiro-Wilk, one-way ANOVA and Tukey test performed for statistical analysis.
RESULTS: All concentrations of all toothpastes were found to be cytotoxic except for 1/8 concentration of Sensodyne Truewhite. If we need to list the toxicity of tested toothpastes, it can be said that Sensodyne Truewhite<Colgate Optic White Parıldayan Beyazlık<Signal White Now <Signal Expert Protection Beyazlık.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Cytotoxic effects were seen at all tested whitening toothpaste. It is recommended to be careful in their use.

7.
Florür Tedavisi ile İlgili Bir Bilgi Kaynağı Olarak YouTube: İçerik ve Kalite Analizi
YouTube as a Source of Information for Fluoride Treatment: a Content and Quality Analysis
Funda Çağırır Dindaroğlu, Burçin Akan
doi: 10.5505/eudfd.2022.50490  Sayfalar 53 - 59
GİRİŞ ve AMAÇ: Florür tedavisi, koruyucu diş hekimliği ve ağız sağlığında kritik bir role sahiptir. Hastaların YouTube üzerinden erişebilecekleri bilgi düzeyinin belirlenmesi, klinisyenlerin hastanın tedaviye yaklaşımı hakkında bilgi sahibi olması açısından önemlidir. Bu çalışmanın amacı, florür tedavisi ile ilgili YouTube videolarındaki bilgilerin kalitesini değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 14 Kasım 2019 tarihinde Google Trend ile florür tedavisi en popüler anahtar kelime olarak belirlenmiş ve ilk 120 videonun 86 videosuna yer verilmiştir. İçerik, bazı alt başlıklar dikkate alınarak 10 puan üzerinden değerlendirilmiştir. Video bilgileri ve kalite indeksi (VIQI), 5 puanlık bir skorlama kullanılarak değerlendirilmiştir. İstatistiksel değerlendirmeler için Mann Whitney-U, Ki-Kare ve Spearman korelasyon analizleri yapılmıştır.
BULGULAR: 86 video, her videonun toplam içerik puanları dikkate alınarak düşük içerikli (%66.3, n=57) ve yüksek içerikli videolar (%33.7, n=29) olmak üzere iki gruba ayrılmıştır. Gruplar arasında toplam VIQI skorlarında (p <0,001) ve video uzunluklarında (p = 0,003) anlamlı fark bulunmuştur. En sık bahsedilen içerik, profesyonel olarak uygulanan topikal florür tedavileri olarak belirlenmiştir (%76,7). Videoların %51,2'si diş hekimi/uzman tarafından yüklenmiştir.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Videoların çoğu diş hekimleri ve uzmanlar tarafından yüklenmesine rağmen, video içerikleri yetersiz bulunmuştur.
INTRODUCTION: Fluoride treatment has a critical role in preventive dentistry and oral health. Determining the level of information that patients can access via YouTube is considerable for the knowledge of clinicians about the patient's approach to treatment. The aim of this study is to evaluate the quality of information on YouTube videos about fluoride treatment.
METHODS: In Google Trends on November 14, 2019, fluoride treatment was identified as the most popular keyword and 86 videos of the first 120 videos were included. The content was evaluated considering some sub-topics on 10 points score. Video information and quality index (VIQI) was evaluated using a 5-point score. Statistically, Mann Whitney-U, Chi-Square and Spearman correlation analyses were performed.
RESULTS: 86 videos were divided into two groups as low content (%66.3, n=57) and high content videos (%33.7, n=29) considering the total content scores of each video. A significant difference was found in the total VIQI scores (p <0.001) and video lengths (p = 0.003) between groups. The most frequently mentioned content was professionally-applied topical fluoride treatments (76.7%). 51.2% of the videos were uploaded by the dentist/specialist.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Although most of the videos were uploaded by dentists and specialists, the contents were insufficient.

8.
Fiber Postun Kök Dentinine Bağlanma Dayanımı Üzerine Bulk-Fill ve Self-Adhering Kompozit Rezinlerin Etkisi
Effect of Bulk-Fill and Self-Adhering Composite Resins on the Bond Strength of Fiber Post to Root Dentin
Nazire Nurdan Çakır Kılınç, Ayşe Nur Doğan, Sezer Demirbuga
doi: 10.5505/eudfd.2022.23500  Sayfalar 61 - 67
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, bulk-fill ve self adeziv kompozitler ile yapıştırılan fiber postların kök dentinine bağlanma dayanımlarını değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Bu çalışmada tek köklü ve tek kanallı 30 adet çekilmiş insan mandibular premolar dişleri kullanıldı. Diş kronları mine-sement hattından kesilerek kronları uzaklaştırıldı ve kanal tedavisi yapıldı. Post boşlukları post uzunluğuna göre hazırlandıktan sonra kökler, kullanılan materyale göre rastgele 5 gruba ayrıldı (n=30). Çalışmada 5 adet rezin bazlı materyal; RelyX U 200 (3M ESPE, Neuss, Almanya), Grandio Flow (VOCO, Cuxhaven, Almanya), Vertise Flow (Kerr, Kaliforniya, ABD), Filtek Bulk Fill Flowable (3M ESPE, Neuss, Almanya), SDR (Dentsply, Birleşik Krallık). kullanıldı. Bütün köklerden 1 mm kalınlığında horizontal kesitler alındı ve push-out bağlanma dayanımı testi uygulandı. Veriler Tek Yönlü ANOVA ve Tukey HSD Post-Hoc testleri kullanılarak analiz edildi.
BULGULAR: RelyX ≥ U 200 en yüksek bağlanma dayanım değerini göstermiştir(P<0,05). Vertise Flow SDR’ ye göre de daha düşük bağlanma dayanım değeri sunmuştur(P<0,05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: RelyX U200 post uygulamalarında güvenle kullanılabilir.
INTRODUCTION: The aim of this study is to evaluate the bond strength of fiber posts bonded with bulk-fill and self-adhesive composites to root dentin.
METHODS: In this study, 30 extracted human mandibular premolars with a single root and a single canal were used. The tooth crowns were cut from the enamel-cement line, the crowns were removed and root canal treatment was performed. After the post spaces were prepared according to the post length, the roots were randomly divided into 5 groups according to the material used (n = 30). In the study, 5 resin-based materials; RelyX U 200 (3M ESPE, Neuss, Germany), Grandio Flow (VOCO, Cuxhaven, Germany), Vertise Flow (Kerr, California, USA), Filtek Bulk Fill Flowable (3M ESPE, Neuss, Germany), SDR (Dentsply, UK). was used. Horizontal sections with a thickness of 1 mm were taken from all roots and a push-out bond strength test was applied. Data were analyzed using One-Way ANOVA and Tukey HSD Post-Hoc tests.
RESULTS: RelyX U200 showed the highest bond strength value (P<0,05). Vertise Flow showed lower bond strength value compared to SDR. (P<0,05).
DISCUSSION AND CONCLUSION: RelyX U200 can be used safely in post applications.

9.
Yüzey Örtücü ile Kaplanmış Kompomer ve Cam İyonomer Simanın Mikrosertlik Değerlerinin İncelenmesi
Evaluation of the Microhardness Values of Surface-Coated Compomer and Glass-Ionomer Cement
İlhan Uzel, Fahinur Ertuğrul
doi: 10.5505/eudfd.2022.02411  Sayfalar 69 - 83
GİRİŞ ve AMAÇ: Restoratif materyallerin, fiziksel, mekanik, estetik ve kimyasal yapı bakımından diş dokusu ile benzerlik göstermesi, diş dokusuna yüksek uyum sağlaması ve uzun süre ağızda kalması istenilen en önemli özelliklerdir. Çalışmamızın amacı, yüzey örtücü uygulanan yüksek viskoziteli cam iyonomer siman ve kompomer restoratif materyallerin mikrosertlik değerleri arasındaki farkları incelemektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamızda kapsül formda yüksek viskoziteli cam iyonomer siman (Fuji IX GP Extra, GC, Belçika), kompomer (Dyract Extra, Dentsply, Almanya) ve iki farklı yüzey örtücü (Fuji G-Coat Plus, Fuji Varnish, GC, Belçika) kullanıldı. Vickers mikrosertlik testi 1. hafta, 1. ay ve 3. ay olmak üzere üç farklı zaman diliminde gerçekleştirildi. İstatiksel analiz olarak ANOVA, Tukey, Dunnett T3 ve Bonferroni testi uygulandı (p=0,05).
BULGULAR: Mikrosertlik testinde, tüm cam iyonomer siman gruplarının mikrosertliği 1. hafta ile 1. ay arasında anlamlı düzeyde artış gösterdi (p<0,05). Kompomer gruplarının mikrosertliği zamanla azaldı ancak anlamlı fark bulunamadı. 1. hafta ve 1. ay sonunda gerçekleştirilen mikrosertlik testlerinde, cam iyonomer simanlara yüzey örtücü uygulanmasının, materyalin mikrosertlik değerlerine anlamlı katkısı olduğu görülürken (p<0,05), 3. ay sonunda yüzey örtücü uygulanmasının cam iyonomer simanların mikrosertlik değerlerinde anlamlı fark yaratmadığı görüldü.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışma sonucunda, nano dolduruculu yüzey örtücü uygulanan yüksek viskoziteli cam iyonomer siman ve kompomer mikrosertlik değerlerinin çocuk diş hekimliği kliniklerinde başarılı restorasyonlar için uygun olduğu düşünülmektedir.
INTRODUCTION: Physical, esthetic, mechanical characteristics and chemical similarity, high compatibility with the dental hard tissues and long-lasting survival in the oral cavity are the requested characteristics of restorative materials. The aim of this was to evaluate the microhardness of surface coated high viscosity glass ionomer and compomer.
METHODS: In our study encapsulated high viscosity glass ionomer (Fuji IX GP Extra, GC, Belgium), compomer (Dyract Extra, Dentsply, Germany) and two surface coats(Fuji Varnish/ G-Coat Plus, GC, Belgium) were used. Microhardness test was done in the first week, first month and third month. Microhardness was statistically analyzed using ANOVA, Tukey, Dunnett T3 and Bonferroni tests(p=0,05).
RESULTS: Microhardness values of all glass ionomer cement groups significantly increased in the first week and first month(p<0,05). In the compomer group, microhardness decreased by time however difference was not statistically significant. Surface coating had a significant benefit on glass ionomer cement restorations at the end of the first week and first month(p<0,05), however at the end of the third-month surface coating application had no significant effect on microhardness of glass ionomer cement.
DISCUSSION AND CONCLUSION: In this study, it was concluded that the microhardness of the nano-filled surface coated high viscosity glass ionomer cement and compomer restorations can be used in pedodontics clinics.

OLGU SUNUMU
10.
Tükürük Bezi Kanalı Karsinomu: Nadir Görülen Bir Olgu Sunumu ve Literatür Taraması
Salivary Gland Ductus Carcinoma: A Rare Case Report and Review of Literature
Oğuzhan Baydar, Esin Alpöz, Erinç Önem, Veysel Berber, Dilara Özyigit Büyüktalancı
doi: 10.5505/eudfd.2022.19480  Sayfalar 85 - 89
Tükürük bezi kanalı karsinomu (TKK) malign epitelial tükürük bezi tümörlerinden olup sıklıkla parotis bezinde, nadir de olsa minör tükürük bezlerinde gözlenir. Tüm tükürük bezi neoplazmlarının %2’sini oluşturmaktadır. Primer minör TKK tanısında ultrasonografi (USG), bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve pozitron emisyon tomografisi (PET) sıklıkla kullanılan görüntüleme yöntemleridir, ancak hastalığın kesin tanısında histopatolojik inceleme altın standart olan kabul edilmektedir. Minör TKK olguları çoğunlukla palatinada, daha az sıklıkla dilde, dudakta, bukkal mukozada ve retromolar trigonda lokalizedir. Bu olgu sunumunda, 64 yaşında bir erkek hastada alt çene posterior bukkal mukozada saptanan TKK’nin klinik önemi radyolojik ve histopatolojik bulgular ışığında tartışılmaktadır.
Salivary duct carcinoma (SDC) is one of the malign epithelial salivary gland tumors. It is frequently observed in parotid gland and rarely in minor salivary glands. It constitutes 2% of all salivary gland neoplasms. Ultrasonography (USG), computed tomography (CT), magnetic resonance imaging (MRI) and positron emission tomography (PET) are frequently used imaging methods in the diagnosis of SDC originating from minor salivary glands. However histopathological examination is considered as the gold standard in the final diagnosis of the lesion. SDC of minor glands cases are mostly localized in the palate, to a lesser extent in the tongue, lips, buccal mucosa and retromolar trigon. In this case report, the clinical importance of SDC localized in posterior buccal mucosa of a 64-year-old male patient is discussed in the light of radiological and histopathological findings.

LookUs & Online Makale