EDITÖRDEN | |
1. | Human Papilloma Virüsünün Baş Boyun Skuamöz Hücreli Karsinomundaki Rolü The Role of The Human Papilloma Virus in Head and Neck Squamous Cell Carcinoma Pelin Güneri, Ceyda Gürhan, Betül Karacadoi: 10.5505/eudfd.2018.38258 Sayfalar 123 - 124 Makale Özeti |Tam Metin PDF |
DERLEME | |
2. | Diş Hekimliğinde Robotik Uygulamalar: Bir Literatür Derlemesi Robotic Applications in Dentistry: A Literature Review Gülfem Ergün, Ayşe Seda Ataol, Bahar Teklidoi: 10.5505/eudfd.2018.27676 Sayfalar 125 - 133 Bu çalışmanın hedefi, diş hekimliğinde robotik uygulamaların kullanımını gözden geçirmek ve bu konu ile ilgili genel gelişmeleri tartışmaktır. Çeşitli elektronik veri tabanları (PubMed, Cochrane Library, Evidence Based Dentistry, Google Scholar) ve elle arama, literatür taraması için kullanıldı. Bu araştırma Ocak 2005’ten Ocak 2018’e kadar yürütüldü. Literatür taraması sonucunda 109 adet literatür bulundu. Yayınların özetleri okunduktan sonra, tıp ile ilişkili 19, diğer bilim dalları ile ilişkili 9, robotik ile ilgili olmayan 6 ve tam metin erişimi sağlanamayan 8 adet, toplamda 42 çalışma elendi. Robotik diş hekimliği ile ilgili; 42 derleme makalesi, 8 in vitro araştırma makalesi, 9 in vivo araştırma makalesi, 3 vaka raporu ve 5 editöre mektup olmak üzere 67’si bu derlemeye dahil edildi. Diş hekimliği robotik uygulamalar ile dijital dünyaya hızlı bir giriş yapmıştır. Bu gelişme, tedavi sürelerinin kısalmasına, diş hekiminin gösterdiği eforun azalmasına ve tedavi maliyetlerinin düşürülmesine büyük ölçüde katkı sağlayacaktır. Bununla birlikte, konvansiyonel tekniklere kıyasla halen birçok sınırlaması mevcuttur. The aim of this study is to review the usage of robotic applications in dentistry and to discuss general developments related to this subject. Various electronic databases (PubMed, Cochrane Library, Evidence Based Dentistry, Google Scholar) and hand search were used for literature search. This research was conducted from January 2005 to January 2018. As a result of literature search, 109 numbers of literature were found. After reading the abstracts of the articles, related to medicine 19, related to other sciences 9, not related to robotic 6 and without full text access 8, totally 42 studies were eliminated. 42 review articles, 8 in vitro research articles, 9 in vivo research articles, 3 case reports and 5 editorial letters; totally 67 articles related to the robotic dentistry were included in this review. Dentistry has made a rapid entry into the digital world with robotic applications. This development will provide a great contribution to the reduction of the duration of treatment, to decrease of the effort shown by the dentist and treatment cost. However, there are still many limitations compared with conventional techniques. |
ARAŞTIRMA | |
3. | Mezuniyet Öncesi Öğrencilerin Çene Cerrahisindeki Özgüvenleri Undergraduate students’ self-assessed confidence in oral surgery Dilek Menziletoğlu, Bozkurt Kubilay Işıkdoi: 10.5505/eudfd.2018.35693 Sayfalar 134 - 139 GİRİŞ ve AMAÇ: Necmettin Erbakan Üniversitesi, Diş Hekimliği Fakültesi son sınıf öğrencilerinin çene cerrahisi ile ilgili kendilerine olan özgüvenlerini değerlendirmektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Öğrencilerin çene cerrrahisi ile özgüvenlerini değerlendirmek için bir anket hazırlandı. Anketin ilk kısmı katılımcıların demografik özelliklerini içermekteydi. İkinci kısımda ise çene cerrahisi eğitimi ve anatomi ile ilgili sorulardan oluşan likert tip skala kullanıldı. Mann-Whitney U ve Fisher exact testi uygulandı. BULGULAR: Altmış beş öğrenci bu çalışmaya dahil edildi. 13 öğrenci çene cerrahisinin diş hekimliğinde en zor branşı olduğunu ve 64 öğrencide fakülteden aldıkları cerrahi eğitiminden memnun olduğunu bildirdiler. Bunun yanında, çalışmamızda erkek öğrencilerle kadın öğrenciler arasında anterior veya molar dişlerin çekiminde özgüven seviyeleri açısından fark yoktu. 36 öğrenci klinikte çene cerrahisi ile ilgili anatomi bilgisine güvendiklerini ifade ettiler. Ancak sadece 25 öğrenci oral kavitede görülen malign lezyonların teşhisinde kendilerine güvendiklerini bildirmişlerdir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Öğrencilerin klinik tecrübeleri arttıkça kendilerine güvenleri de artmaktadır. Çene cerrahisi ders müfredatında, öğrencilerin kendilerini yetersiz hissettikleri konular daha fazla vurgulanmalıdır. INTRODUCTION: The aim of this survey was to evaluate self-confidence of the final year students in oral surgery at Necmettin Erbakan University, Faculty of Dentistry. METHODS: A survey was prepared to assess the students’ self-confidence in oral surgery. The first section included the participants’ demographic values. In the second section; Likert-type scale was used in questions about oral surgery education and anatomy. The Mann-Whitney-U test and Fisher exact test were used to evaluate the results. RESULTS: Sixty five students were included in the study. Thirtheen students thought that oral surgery was the most difficult field in dentistry. 64 students reported that they were satisfied with their surgical education received from the faculty. There was no difference between male and female students in terms of anterior or molar teeth extraction in terms of self-confidence levels. 36 students expressed that they trusted their anatomical knowledge. However, only 25 students reported that they trusted themselves to diagnose the malign lesions seen in the oral cavity. DISCUSSION AND CONCLUSION: As clinical experience of the students increases, self-confidence increases. There are lots of subjects in which the students reported a lack of confidence that warrants greater emphasis in the oral surgery curriculum |
4. | Farklı Miktarlarda Doku Kaybına Uğrayan Endodontik Tedavi Görmüş Dişlerde Fiber Post Uygulamasının Kırılma Direncine Etkisi Evaluation Of The Influence Of Fiber Post Insertion On The Fracture Resistance Of Endodontically Treated Teeth With Various Amounts Of Tissue Loss Elif Türkeş Başaran, Yasemin Benderli Gökçedoi: 10.5505/eudfd.2018.42104 Sayfalar 140 - 147 GİRİŞ ve AMAÇ: Farklı duvar kalınlıklarına sahip, kanal tedavili küçük azı dişlerinde fiber post uygulamasının basınç kuvvetlerine dayanım açısından etkisinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada 40 adet küçük azı dişine MOD kavite açıldıktan sonra, kanal tedavisi işlemi ‘stepback’ ve lateral kondansasyon teknikleri kullanılarak gerçekleştirildi. Dişler kalan duvar kalınlıkları açısından 2 mm ve 1 mm olmak üzere 2 gruba ayrıldı. Her bir duvar kalınlığı grubu, fiber post uygulanıp uygulanmaması açısından 2'şer alt gruba ayrıldı (n: 10). Fiber post yerleştirilmeyen alt gruplarda dişler mikrohibrit kompozit ile restore edildi. Fiber post alt gruplarında ise, dişlere fiber post simante edilip, aynı kompozit kullanılarak restorasyonları tamamlandı. Örnekler, daha sonra universal test cihazına bağlanıp basma kuvveti uygulandı. Verilerin istatistiksel analizinde, Bonferroni düzeltmeli Mann Whitney U testi kullanıldı (p<0,05). BULGULAR: Farklı duvar kalınlıklarının ve fiber post uygulamasının etkisi karşılaştırıldığında gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı (p>0,05). Ancak, 1 mm duvar kalınlığı varlığında, fiber post uygulanan alt grup, fiber post uygulanmayan alt gruptan sayısal olarak daha yüksek direnç değerleri gösterdi (p>0,05). TARTIŞMA ve SONUÇ: Kalan duvar kalınlığının yeterli olması durumunda, fiber post uygulaması, kanal tedavili küçük azıların kırılma direncini, sadece direkt restorasyon yapılmış dişlerdekine benzer şekilde etkilemektedir. Ancak duvar kalınlığının yetersiz olması durumunda fiber post uygulaması kanal tedavisi görmüş küçük azı dişlerinin direncini arttırabilmektedir. INTRODUCTION: The influence of fiber post insertion on the fracture resistance of endodontically treated premolar teeth with various amounts of tissue loss was evaluated. METHODS: Forty extracted premolars were used. After preparing MOD cavities, endodontic therapy was performed using the step-back and lateral condensation techniques. The teeth were divided into 2 groups according to the remaining wall thickness which were 2 mm (A) and 1 mm (B). Afterwards, each wall thickness group was subdivided into 2 subgroups depending on whether fiber posts were inserted or not (n: 10). After restoration procedures, specimens were attached to a universal testing machine and compressive force (kN) was applied. Data were analyzed with Mann Whitney U test with Bonferroni correction(p<0.05). RESULTS: There was no statistically significant difference in all groups (p>0,05). However, in the presence of 1 mm wall thickness, the fiber-post-treated subgroup showed higher but statistically not significant fracture resistance in comparison to the subgroup without fiber post application. DISCUSSION AND CONCLUSION: When the residual cavity wall thickness is sufficient, fiber post application shows similar fracture resistance with the direct composite restoration in endodontically treated premolars. On the other hand, fiber post application may increase the fracture strength of endodontically treated premolars when the remaining wall thickness is compromised. |
DERLEME | |
5. | Tam Seramik Restorasyonlarda Uygulanan Yüzey İşlemleri Surface Treatments of All Ceramic Restoration Hatice Sevmez, Merve Bankoğlu Güngör, Handan Yılmazdoi: 10.5505/eudfd.2018.45712 Sayfalar 148 - 159 Protetik diş hekimliğinde, estetik ve doku uyumluluğuna karşı gösterilen hassasiyet, diş hekimlerini ve hastaları, metal desteksiz protez arayışına yönlendirmiştir. Bu nedenle tam seramiklerin kullanımları yaygınlaşmıştır. Tam seramik restorasyonların uzun dönem klinik başarısı için güçlü bağlanma dayanımı önemlidir. Tam seramik restorasyonlara uygulanan yüzey işlemleri, siman bağlanma dayanımını, iki seramik tabakası arasındaki bağlanma dayanımını ve tamir işlemlerinde tamir materyali ile seramik arasındaki bağlanma dayanımını artırmaktadır. Güvenilir bir bağlantı için seramik yüzeyine mekanik, kimyasal veya her ikisinin kombinasyonu olan yüzey işlemleri uygulanmaktadır. Kullanılan tam seramik materyalinin çeşidini ve mikro yapısını bilmek ve bu özelliklere göre yüzey işlemlerini seçerek uygulamak dayanıklı ve stabil bağlantı dayanımı için önemlidir. In prosthetic dentistry, increasing sensivity an esthetics and biocompatibilty have moved both the patients’ and dentists’ demands to metal-free tooth colored restorations. For this reason, the use all-ceramic systems have became widely used. High bonding strength (BS) is crucial for long-term clinical success of all-ceramic restorations. The surface treatments that applied to the all-ceramic materials increase the BS between the all-ceramic restoration and cement, BS between two ceramic layers, and BS between the all-ceramic restoration and the repair material. Mechanical, chemical, or combination of these two methods can be applied to the ceramic surface for a realible bonding. Choosing the surface treatment method occording to the type and microstructure of the ceramic material is important for providing durable and stable bonding. |
ARAŞTIRMA | |
6. | Türk Ailelerinin Florlu Diş Macunu ve Topikal Flor Uygulamaları Hakkında Bilgi ve Görüşlerinin Değerlendirilmesi: Pilot Çalışma Evaluation of Turkish Parents' Knowledge and Opinions About Fluoride Toothpaste and Topical Fluoride Applications: A Pilot Aslı Topaloğlu Ak, Hacer Aksoy, Didem Öner Özdaşdoi: 10.5505/eudfd.2018.48568 Sayfalar 160 - 164 GİRİŞ ve AMAÇ: Türk ailelerinin florlu diş macunu ve topikal flor uygulamaları hakkında bilgi ve görüşlerinin tarafımızdan hazırlanan ankete verilen cevaplar doğrultusunda tespit edilmesi amaçlanmıştır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamızda kliniğimize ilk muayene/tedavi amacı ile başvuran 6 aylık -14 yaş arası çocuk hasta ve 186 gönüllü veli yer almıştır. Hastalarımızın ağız içi muayeneleri ayna, sond ve tükrük emiciler kullanılarak yapılmıştır. Çürük tespitleri WHO (1997) kriterlerine göre değerlendirilip dmft, DMFT değerleri kaydedilmiştir. Ankette, demografik bilgiler, diş hekimine gelme nedenleri ve ziyaret sıklığı, diş fırçalama alışkanlıkları, kullandıkları diş macunlarının flor içerip içermediği soruldu. Ailelere, florlu diş macunları, topikal flor uygulamaları, diş sağlığı üzerine etkileri hakkında bilgi ve görüşleri soruldu. Elde edilen verilerin istatiksel analizi Ki-Kare ve Exact testleri uygulanarak yapıldı. BULGULAR: Ailelerin %59’ u diş macunlarının içerikleri ve etkileri ile ilgili bilgilendirilmediklerini belirtmiştir. Topikal flor uygulamaları hakkında%70’ inin bilgi sahibi olmadığı rapor edilmiştir.Ebeveynlerin eğitim durumunun artması ile flor içerikli diş macunlarının toksik/ zararlı olduğuna dair görüşün arttığı ve florsuz diş macunu tercih edildiği saptanmıştır (p=0,04). TARTIŞMA ve SONUÇ: Diş hekimleri ve doğru bilgi kaynaklarından, florun optimum dozaj ve aralıklarla çürük önleyici etkisiyle ilgili toplumun bilinçlendirilmesi amaçlanmalıdır. Konu ile ilgili ileri çalışmaların yapılması gerekmektedir. INTRODUCTION: The aim of this study was to determine the knowledge and opinions of the Turkish families about fluoride toothpaste and topical fluoride applications. METHODS: Oral examinations were performed according to the criteria of WHO (1997) and dmft and DMFT values were recorded. Demographic information, frequency of dental visits, brushing habits were reported. Their choice of fluoride/non fluoride toothpastes were recorded. The families were asked about their opinions about fluoride toothpastes and topical fluoride applications and their effects on dental health. Statistical analysis of the obtained data their opinionswas performed by using Chi-Square and Exact tests. RESULTS: 59% of the families stated that they were not informed about the contents and effects of fluoride toothpastes. 70% of parents stated that they had no knowledge about the topical fluoride applications. With the increase in the education level of the parents, both the opinion that the fluoride toothpastes are toxic / harmful and use of non-fluoride toothpaste increased (p = 0.04). DISCUSSION AND CONCLUSION: Dentist should aim to raise the awareness of caries effectiveness of fluoride toothpaste use and topical fluoride applications at optimum dosages and intervals. Further studies are required. |
7. | Periodontal Hastalıklarda Tükürük Total Antioksidan Kapasitesinin Ölçülmesi Detection of Total Antioxidant Capacity of Saliva in Periodontal Diseases Gökçen Ateş, Habibe Öztürkdoi: 10.5505/eudfd.2018.75537 Sayfalar 165 - 174 GİRİŞ ve AMAÇ: Periodontal hastalıklar, artmış oksidatif stres ve azalmış antioksidan seviyeleri ile ilişkilendirilmektedir. Fakat azalmış antioksidan seviyelerinin, periodontal hastalığın sebebi ve/veya sonucu olup olmadığı bilinmemektedir. Çalışmamızın amacı, kronik periodontal hastalığı olan bireylerde, periodontal başlangıç tedavisinin, tükürük ve plazma total antioksidan seviyelerini nasıl etkilediğini karşılaştırmalı olarak incelemektir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmamızda 27 kontrol ve 24 kronik periodontitise sahip birey dahil edilmiştir. Tüm bireylerden başlangıçta ve periodontitisli bireylerden tedavi sonrası 2 ve 6. aylarda tükürük ve kan örnekleri alınmıştır. Total antioksidan seviyesi troloksa eşdeğer antioksidan kapasitenin ölçümü ile belirlenmiştir. BULGULAR: Sigara içmeyen periodontal hastalıklı grubun tükürük ve plazma total antioksidan seviyeleri kontrol grubundan düşük bulunmuş olsa da, istatistiksel anlamlılığa ulaşmamıştır. Sigara içen kontrol grubu ise diğer tüm gruplardan bütün ölçüm dönemlerinde, hem tükürük hem plazma total antioksidan değerleri açısından, istatistiksel olarak yüksek bulunmuştur. Tedavi sonunda sigara içmeyen ve periodontal hastalıklığı olan grubun, antioksidan seviyeleri artarak kontrol grubuna yaklaşmıştır. Sigara içen ve periodontal hastalığı olan grupta da tedavi sonrasında benzer şekilde antioksidan değerleri artmış olmasına rağmen sigara içen kontrol grubuyla arasındaki istatistiksel fark korunmuştur. TARTIŞMA ve SONUÇ: Periodontal hastalıklarda düşük bulunan antioksidan seviyelerinin, periodontal tedavi ile sağlıklı bireylerin seviyesine ulaşabildiği ve periodontal hastalıklardaki düşük antioksidan değerlerinin periodontal hastalığın bir sonucu olduğu düşünülmektedir. INTRODUCTION: it is not clear that the decreased levels of antioxidants are the effect or the cause of the periodontal disease. Our aim is to find out how periodontal tratment affects the saliva and plasma antioxidant levels of periodontally affected patients, in relation to the antioxidant levels of the controls. METHODS: In our study 24 periodontitis and 27 heathy controls, which were also grouped by their smoking status, were icluded. Saliva and blood samples were collected before, 2 and 6 months after the periodontal treatment. The total antioxidant levels were measured by the trolox equivalent antioxidant assay. RESULTS: Eventhough the saliva and plasma antioxidant concentrations were lower in the non-smoking periodontitis subjects, it was not statistically significant. Both saliva and plasma antioxidant levels of the smoker controls were statistically higher than other groups at all times. After the treatment, the antioxidant levels of the non-smoker periodontitis subjects has raised to reach the levels of the non-smoker controls. The antioxidant levels of the smoker controls remained statistically higher than the smoker periodontitis subjects. DISCUSSION AND CONCLUSION: We conclude that, the low antioxidant levels found in periodontitis subjects are the result of periodontal disease and could be restored to the control subject levels with proper periodontal treatment. |
8. | Farklı İçeriklerdeki Cam İyonomer Materyallerin Flor Salım ve Tekrar Yüklenebilme Özelliklerinin Değerlendirilmesi Evaluation of Fluoride Release and Recharge Ability of The Different Content Glass Ionomer Materials Başak Bölükbaşı, Selçuk Savaş, Fevzi Kavrık, Ebru Küçükkyılmazdoi: 10.5505/eudfd.2018.75547 Sayfalar 175 - 183 GİRİŞ ve AMAÇ: Çalışmanın amacı, farklı içeriklerdeki cam iyonomer materyallerin flor salım ve tekrar yüklenebilme özelliklerinin değerlendirilmesidir. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmada farklı içeriklerdeki cam iyonomer esaslı 3 adet fissür örtücü materyal (GC Fuji Triage, GC Fuji VII EP, GCP Glass Seal) kullanıldı. Disk şeklinde hazırlanan 30 adet örneğin herbiri (8.0x2.5 mm) başlangıç yaşlandırması için 20 ml deiyonize su bulunan kaplara yerleştirilerek 49 gün bekletildi. Örnekler, 1, 2, 4, 8, 15, 22, 29, 36, 43 ve 49. günlerde dijital iyon analiz cihazı kullanılarak flor salım miktarları açısından ölçüldü. 49. günde örneklere % 1.23’lük asidüle fosfat florid (APF) jel ile yükleme yapıldı. Flor salımının ölçümü yükleme işleminin ardından aynı zaman aralıklarında tekrarlandı. İstatiksel analiz için non-parametrik Kruskal Wallis ve Mann-Whitney U testi kullanıldı, Bonferroni düzeltmesi yapıldı ( α =0.016). Zamanlar arası karşılaştırmalar ise Friedman testi ve Wilcoxon testi ile gerçekleştirildi, Bonferroni düzeltmesi uygulandı. BULGULAR: Tüm materyaller içinde en yüksek flor salım değerleri 1. gün örneklerinde gözlenirken, bu değerler zamana bağlı olarak azalmıştır. GCP Glass Seal 1. gün en yüksek flor salımını gerçekleştirmiş, bu materyalden elde edilen salım değerleri GC Fuji VII EP grubu ile istatistiksel olarak anlamlı derecede farklı bulunmuştur (p=0.000). APF flor jeli ile tekrar yüklemenin materyallerin flor salımı değerlerini bir miktar arttırdığı, ancak zamanla salınan flor miktarında materyal türüne bağlı olarak azalma gerçekleştiği belirlenmiştir. TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmadaki tüm materyaller çalışma süresi boyunca flor salımı yapmıştır ve flor preparatı ile tekrar yüklenme özellikleri bulunmaktadır. Konvansiyonel cam iyonomer materyale göre; floroapatit/hidroksiapatit ilavesi ile zenginleştirilmiş cam iyonomer materyal benzer, kazein fosfopeptit amorföz kalsiyum fosfat ilave edilmiş cam iyonomer materyal ise daha az flor salımı gerçekleştirmiştir. INTRODUCTION: The aim of the study was to evaluate the fluoride release and recharge ability of various glass ionomer materials. METHODS: In this study, three different glass ionomer materials (GC Fuji Triage, GC Fuji VII EP, GCP Glass Seal) were used. Thirty disc-shaped specimens (8.0x2.5 mm) were immersed in deionized water for initial aging during 49 days. The samples were measured on days 1, 2, 4, 8, 15, 22, 29, 36, 43 and 49 by using a digital ion analyzer. The specimens were immersed in 1.23% acidulated phosphate fluoride (APF) gel on the 49th day. After recharging, fluoride release measurements were repeated in the same intervals. The results were statistically analysed using non-parametric Kruskal Wallis and Mann Whitney U with Bonferroni correction tests (a=0.016). Friedman test, Wilcoxon test and Bonferroni correction were used for intertemporal comparisons (a=0.005). RESULTS: The highest fluoride release for all materials were observed at the first day samples, this value decreased depending on the time. GCP Glass Seal released the most fluoride on the first day and fluoride release values from this material were found statistically significantly different from GC Fuji VII EP (p=0.000). It has been detected that, recharging with APF fluoride gel increased the fluoride release of the materials, however, the fluoride release levels decreased within time depending on the material type. DISCUSSION AND CONCLUSION: All materials released fluoride during the study period and have ability of recharging. In comprasion to conventional glass ionomer material; while the fluoroapatite/hydroxyapatite added glass ionomer material released similar fluoride, casein phosphopeptide-amorphous calcium phosphate added glass ionomer material released less. |
9. | Sağlıklı ve İdiyopatik Skolyozlu Adolesanlarda Seçilmiş Boyun ve Çiğneme Kaslarında Basınç Ağrı Eşiği Değerlerinin ve Alt Çene Hareket Limitlerinin Değerlendirilmesi Evaluation Of Pressure Pain Thresholds And Limits Of Mandibular Movements In Selected Neck And Masticatory Muscles In Healthy And Idiopathic Scoliotic Adolescents Merve Benli, Bilge Gokcen-rohlig, Turgut Akgül, Gülümser Evlioğludoi: 10.5505/eudfd.2018.06078 Sayfalar 184 - 191 GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışmanın amacı, temporomandibuler eklem(TME) ve boyun bölgesi yapılarında meydana gelen değişiklikler açısından idiyopatik skolyozlu (İS) ve sağlıklı adolesanları karşılaştırmaktır. YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışma, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji polikliniğine gelen ve idiopatik skolyoz tanısı konan 51 adet hasta (24 erkek,27 kız; ortalama yaş: 13,5± 2,1 yıl) ile normal kemik gelişimi değerlendirilmesi için takibe gelen 50 adet sağlıklı bireyde (23 erkek,27 kız; ortalama yaş: 14,5± 2,3 yıl) gerçekleştirilmiştir. Grupların değerlendirmesinde Temporomandibuler Düzensizlikler için Teşhis Kriterleri: Değerlendirme Araçları (TMD/TK) kullanılmıştır. Boyun yapıları, masseter ve temporalis kaslarının basınç ağrı eşiği değerleri (BAE), algometre aracılığıyla ölçülmüştür. Elde edilen veriler, Mann Whitney-U, Wilcoxon ve Ki-Kare testleri aracılığıyla istatistiksel olarak değerlendirilmişlerdir. BULGULAR: TMD/TK formundan elde edilen verilere göre, gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde farklılık gösteren parametreler şunlardır(p≤0,001): TMD varlığı, temporal baş ağrısı, orta hat sapması, sağ ve sol lateral hareketler. BAE değerlerinin, kontrol grubunda çalışma grubuna göre anlamlı düzeyde daha yüksek olduğu görülmüştür(p<0,001). Gruplarda saptanan ağrı ile ilişkili TMD türü kas ağrısı olup, çalışma grubunda (%68,6) kontrol grubuna (%22) göre istatistiksel olarak daha yüksek oranda görüldüğü belirlenmiştir(p<0,001). TARTIŞMA ve SONUÇ: Çalışmanın kısıtlılıkları dahilinde, İS teşhisi konan adolesanlarda sağlıklı bireylere göre, TMD varlığının daha yüksek ve boyun bölgesi kas yapılarının ağrıya daha yatkın olduğu görülmektedir. INTRODUCTION: The aim was to compare adolescents with idiopathic scoliosis and healthy controls in terms of changes in temporomandibular joint(TMJ) and neck structures. METHODS: The study was performed with 51 patients (24 male, 27 female, mean age: 13.5 ± 2.1 years) with idiopathic scoliosis and 50 healthy subjects (23 males, 27 females, mean age: 14.5 ± 2.3 years). For evaluation, Diagnostic Criteria for Temporomandibular Disorders: Clinical Protocol and Assessment Instruments (DC/TMD) form was used. The pressure pain threshold (PPT) values of selected structures were measured using a hand-held pressure algometer. Data was statistically evaluated with Mann Whitney-U, Wilcoxon and Chi-Square tests. RESULTS: Following parameters showed statistically significant difference between groups (p≤0.001): presence of TMD, temporal headache, midline deviation, right and left lateral movements. PPT values resulted higher values in the control group compared with the study group (p<0.001). The type of pain-related TMD identified in the subjects was myalgia, and the ratio of myalgia resulted statistically significantly (p<0.001) higher in the study group (68.6%) than in the control group (22%). DISCUSSION AND CONCLUSION: It can be concluded from the study that adolescents with IS appear to have a higher prevalence of TMD, and selected neck muscles are more susceptible to pain than healthy subjects. |